Yüzüncü Maymun Siz Olabilirsiniz!
paylaş

Yerel seçimler hızla yaklaşıyor. Siyasi tartışmalar ve kısır çekişmeler içerisinde maalesef sadece adaylar konuşuluyor. Oysa yerel seçimlerde belediyeleri yönetecek isimlerden çok projeler önemli. Maalesef, siyaset, projelerin önüne geçmiş durumunda. Eğer projeler konuşulabilse, yaşadığımız yerdeki koşulların iyileşmesiyle yaşam kalitemiz büyük ölçüde pozitif yönde değişebilir. İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak  bende, "nasıl bir belediye?" daha doğrusu "nasıl bir şehir?" istediğime ilişkin görüşlerimi yazmak istedim. Belki bir yerleri etkileyere hepimizin yaşam kalitesi değişebilir ve yazının sonuna doğru anlamını okuyacağınız 99 maymunu geçebiliriz.

Seyahat etmeyi seven biri olarak pek çok ülke ve büyük şehir görme fırsatım oldu. Bu deneyim ve bilginin bir belediye başkanı içinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Korkmayın ben aday değilim. Ancak oy vereceğim başkanın böyle bir özelliğinin olmasının, önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece okuyarak ya da fotoğraf, videolardan değil bu deneyimi bir fiil yaşamış olmak son derece önemli ve insanın bakış açısını etkileyerek vizyonunu geliştiren bir özellik.

Bu noktadan hareketle nasıl bir İstanbul ya da aslında büyük şehirlerin belki pek çoğu için geçerli olabilecek, büyük bir bir şehrin özelliklerinin neler olabileceğini, benzetmeler yaparak tasvir etmek istiyorum.

Öyle bir şehirde yaşamak isterdim ki,


Singapur
New York 
Paris

Londra  

Viyana 

San Francisco

Barcelona

Zürih

dubai

 

Bunlar benim bildiğim bazı büyük şehirlerin önemli özellikleri. Bazı şehirler elbette birden fazla özelliği gösteriyor ancak ben özellikle kendi deneyimlerimden öne çıkanları ile belirtmek istedim.

İstanbul, muhteşem bir şehir.  Boğazı, tarihi dokusu, tepeleri, iklimi ile tüm sorunlarına rağmen en güzel metropollerden biri. Ancak eğer yaşanan sorunlar giderilmez ve kalıcı çözümler getirilmez ise bu güzel şehirde yaşamak giderek güçleşecek görünüyor.

İstanbul özelindeki ana sorunlar bana göre;

  • Aşırı kalabalık - Nüfus yoğunluğu
  • Nüfus yoğunluğunun getirdiği ciddi betonlaşma ve trafik sorunu,
  • Yeşil alanın ve yoğunluğunun son derece az olması,
  • Tarihi dokunun korunamaması,
  • Modern bir metropol'den çok uzak bir yerleşim şekli ( şehir merkezleri ve etrafında halkalar şeklinde yerleşimler olması)
  • Şehrin adeta bir şantiye gibi olması,
  • Estetikten uzak binalar (elbette görecelidir ancak ortalama bir görüşe göre dahi son derece çirkin binalar)

Elbette başka sorunlardan sayılabilir ancak bana göre yukarıdakiler en temel sorunlar. Eğer İstanbul’da mutlu, huzurlu bir yaşam istiyorsak önerilerim şunlar;

  • Öncelikle İstanbul'a artık daha fazla yerleşim olması derhal önlenmeli ve mümkünse tersine göç sağlanmalı,
  • Planlı bir kentsel dönüşüm dışında yeniden yapılaşmaya izin verilmemeli,
  • Tarihi dokuyu bozan her türlü görüntünün derhal kaldırılması ve gereken tarihi yerlerin restore edilmeli,
  • Metronun artırılması, bağlantılarının hızla tamamlanması ve toplu ulaşım araçlarının kullanılması teşvik edilmeli,
  • Her mahallenin mutlaka bir parkının olması, bunun için Belediyenin uygun yerleri istimlak ederek bina yapılmasını izin vermek yerine park yapmak için alanı kamulaştırılmalı,
  • Yeşil alanların sayısı ve yoğunluğunu artırmak ortak bir kentli seferberliği başlatılmalı ve hedefler konularak buna bir an önce ulaşılmalı,
  • Güvenlik önlemlerinin sıfır - gasp, darp, taciz - olacak şekilde geliştirilmesi ve şüpheli görülecek kişilere anında müdahale edilmeli,
  • Kültür ve sanat etkinlikleri teşvik edilmeli ve zenginleştirilmeli,
  • Alınacak karardan etkilenecek olanların fikrinin sorulduğu, katılımcı bir yönetim anlayışı geliştirilmeli.

Eğer bu yukarıdaki alanlara yönelik projeleri olan bir belediye başkanı varsa oyum onadır. Bu Dünya'daki sayılı günümüzü, eğer bu şehirde geçirecek ise her vatandaş bilinçli olmalı ve buna göre seçim yapmalı diye düşünüyorum.

Bu yazıyı okuyan siz belki yüzüncü maymun* olabilirsiniz.

Yüzüncü maymun, 1952 yılında, Koshima adasında Japon maymunu Macaca fuscatta’nın başına gelenlere dair sıra dışı bir hikayedir.

“Bilim adamları, maymunları, kuma attıkları tatlı patateslerle besliyorlarmış. Maymunlar tatlı patatesleri seviyormuş, ama kumun tadından pek memnun değillermiş. Imo adında on sekiz aylık dişi bir maymun, patatesleri yakınlardaki suda yıkayarak bu sorunu çözebildiğini fark etmiş. Imo bu numarayı oyun arkadaşlarını da öğretmiş ve onlar da annelerine öğretmişler. Bilim adamları bu patates yıkama ritüelinin yavaş yavaş adadaki tüm maymun nüfusuna yayılmasını izlemişler. Sonra, 1958 yılında bir gün, inanılmaz bir şey olmuş. O sabah bir anda, belirli bir sayıda maymun patates yıkama numarasını öğrenmiş; tam sayı bilinmiyor, ama hikaye işte, 99 olduğu söylenir. Sonraki maymun da – yüzüncü maymun –bu numarayı öğrenmiş ve o akşam bilim adamları adadaki her maymunun aynı şeyi yaptığını fark etmişler. Sadece onlar da değil, Koshima ile hiçbir bağlantısı olmayan çevre adalardaki maymunlar da tatlı patateslerini yıkamaya başlamışlar.”

Evet belki bu yüzüncü maymunun ilave enerjisi bir şekilde ideolojik bir atılıma neden olduğu gibi belirli bir kritik rakam, bir farkındalığa ulaştığında, bu yeni farkındalık zihinden zihne aktarılabilir. Sadece tek bir insan daha yeni bir farkındalığa uyandığı takdirde, alanın güçlendiği ve o farkındalığın hemen herkese ulaştığı bir nokta vardır. İşte bu yüzden Siz Yüzüncü Maymun olabilirsiniz.

* Ken Wilber, Boomeritis, Butik Yayıncılık, 2002

 

Mutluluğun Sigorta Poliçesi
Şimdiye Kadar Gerçekleştirilen En Garip Psikoloji Deneylerinden Bazıları