Bir süre önce daha önceden de tanıdığım bir kurumun üst düzey yöneticisi bunalmış bir şekilde beni aradı ve epey bir sıkıntılı olduğunu, bir danışman olarak neler yapabiliriz konuşmak istediğini söyledi. Kendisi ile görüşmeye gittiğimde gerçekten de oldukça sıkıntılı, yorgun ve öfkeli görünüyordu. Kurumunda işlerin iyi gitmediğini, çok çalışmalarına rağmen insanların işlerini iyi yapmadığını, dedikodu ve verimsizliğin kol gezdiğini daha da kötüsü kötü niyetli pek çok çalışan olduğunu öfkeli bir şekilde anlattı. İşin özeti kendi çalışanlarına her düzeyde güveni kaybetmişti. Bu da onu öfke ve daha sıkı denetime gitme bir takım tedbirlere yöneltiyordu. Aslında çözümü de önermişti: sıkı bir performans yönetim sistemi kurumak. Kendisini dinledikten sonra bir de durumu çalışanlar açısından gözlemlemek ve bir takım çalışmalar yaparak durumu iyice anlamak istediğimizi kendisine söyledim. O da ben biliyorum ama peki sen kendi gözlerinle gör, kulaklarınla duy, diye kabul etti! Çalışanlarla ve diğer yöneticilerle görüşünce ve bir takım verileri incelediğimizde, o taraftan da benzer bir durum olduğu, kimsenin kimseden memnun olmadığı ve gene en kötüsü, kurumun yarısı kurumun diğer yarısının gereksiz olduğunu söylüyorlardı.
Tüm mevcut durumu anlamak için yaptığımız teşhis çalışmalarının sonucu şuydu: Güven bunalımı.
Bu vak'ayı hatırlamamın nedeni, şu anki ülkemizin içinde bulunduğu durumunda çok benzer olması. Kimse kimseye güvenmiyor, niyetinden kuşkulu ve giderek otorite ve kontrolün arttığı, kutuplaşmanın iyiden iyiye net bir şekilde görünmeye başladığı ve niyetlerin sorgulanmadan hükümlere varılmaya başlandığı bir duruma doğru sürükleniyoruz.
Bir blog yazısı için uzun bir yazı ancak sabrederek okumanızı tavsiye ediyor ve diliyorum.
Çözüm ne peki?
Belki oldukça zor ama çözüm;tekrar güven ortamını inşa etmek ve güven üzerine düşünmek, konuşmak ve harekete geçmek diye düşünüyorum.
Zira zemine "güven" ortamını yerleştirmediğimiz müddetçe yapılacak her türlü aksiyon, yeni sistem ve yöntemler ters tepecektir. Aynı yukarıda paylaştığım şirket örneğinde olduğu gibi şirket yöneticisi etkin bir performans yönetimi kurarak herkesi hizaya getirmeye çalışmak istemişti. Yaptığımız teşhis çalışmaları için kurum kültürü üzerinde bir şeyler yapmadan bu tür sistem çalışmalarının etkisiz olacağı söylemek olmuştu.
Güvenin bu kadar sorgulanır hale gelmiş olmasının nedeni, özgür bir toplumda ve büyümekte olan bir serbest ekonomide, esenliğimiz ve refahımız için esas olan şeyin güç, kontrol veya korku değil, güven olmasıdır.
Güvenle kontrol birbiriyle bağdaşmaz, çünkü güvenin özünde özgürlük vardır. İnsanlara güvenmek demek, insanların kendilerine duyulan güvene ihanet etme olasılıklarını da hesaba katmakla birlikte, onların sorumluluk duygularına bel bağlamak demektir. Bu yüzden de kırılgan ve risk içerir, güven. Liderler çoğu kez gücün sağladığı emniyet varken, güvenin getirdiği riskler ve belirsizlikleri kabullenmezler.
Ancak bu durumda güç, iki farklı şekilde anlaşılabilir:
Ortaçağ karanlığında Niccolo Machiavelli tarafından Prens adlı eserinde ülke yöneticilerine önerdiği gibi; "insanlar güvenilir değildir ya kontrol altında tutulmalıdır ya da tehdit altında bulundurulmalıdır. Eğer korkuyla kontrol altında tutulmuyorsa, liderin kendi halkına güvenmemesi gerekir" diye ifade ettiği hastalıklı düşünce anlayışından kurtulmak gerekmektedir.
Zira, çıkar hesapları, kurnazlık ve entrika bir örgütü veya toplumu yok eder. Bunlar bir hesaplılık ve zorunluluk halini aldıklarında, yıkıcı kötülükler haline gelirler.
Dolayısıyla ister şirket, ister ilişkileri -Aile -, isterse de toplumlar olsun değişmeyen şey "güven" konusudur. Peki nedir bu "Güven"? Gelin bunun üzerinde biraz düşünelim ve sonrasında basit güven, kör güven ile sahici güveni bir birinden ayıralım.
Güven nedir? Özellikleri Nelerdir?
Yukarıdaki maddeler güven konusun üzerinde düşünmek için o kadar önemli ve vurucu cümleler ki insan bugünlerde olan biteni bu maddeler ışığında düşündüğünde ne kadar net bir güven sorunu olduğunu görebiliyor.
Öyleyse çözüm ne?
Çözüm: Sahici güveni tesis etmek.
Sahici güveni tanımlamadan önce basit ve kör güven tanımlarına bakalım. Zira güveni tesis etmek için bu üç tip güveni birbirinden ayırmayı bilmeliyiz.
Basit Güven
Tukidídis (yakl. MÖ 460 - MÖ 395) - Antik Yunan tarihçisi ve Atinalı general - Atina ile Sparta arasındaki 30 yıl süren ve MÖ 404 yılında sona eren ünlü Peloponez Savaşı sırasında yaşamış ve bu savaşları tasvir etmiştir. O, tarihi her şeyden önce siyasî açıdan incelemiştir. Tukidides,o dönemlerde yaşanan ahlaksal çürümeyi şöyle tasvir etmiş:
"İç savaşlar yüzünden Yunanistan'ın her yanında her türlü kötülük boy göstermişti. Cömert bir ruhun telem dayanağı olan basitlik, alaya alınarak susturulmuş ve yok edilmişti. Vatandaşlar keskin bir biçimde karşıt kamplara bölünmüştü ve güven yoksunluğu yüzünden düşüncelerini de savaş nizamına sokmuşlardı"
Size bir şeyler hatırlatıyor mu acaba bu hikaye?
Tukidides bu gözlemi ile basit güvenin, hemşehrilerimize karşı hepimizin takınmak isteyeceği, dostlarımızda ve ailemizde varlığına kesin gözüyle bakmayı umduğumuz duygusal tavrın trajik kaybını anlatıyor. Temel güvenden, güvenliğimize, hemşehrilerimizin cömertliklerine değilse bile iyi huylu hayırseverliğine, haklarımıza ve ihtiyaçlarımızı karşılamamıza saygı göstermelerine duyduğumuz o hesapsız güvenden oluşur. Ama temel güvenin bu özellikleri ancak, kendimizi yabancı veya tehlikeli bir ortamda, o her zamanki rahat ortamımızın uzağına düştüğümüzde, tam olarak bilince çıkar. Temel güven, genellikle üzerinde düşünülmeden ve durulmadan başladığı ve dünyaya gele genel bir yönelim sağladığı için temeldir. Basit güven ise, üzerinde düşünülmeyen ve durulmayan bir şey olarak kalmayı sürdüren güvendir.
Basit güven kuşkunun mutlak yokluğudur. Hiçbir düşünceyi, bilinçli tercihi, araştırmayı, gerekçelendirmeyi gerektirmeyen güvendir.
Basit güven paradigması, bebeklerin ilk bakıcılarına duydukları güvendir. Ancak maalesef büyüdükçe işler böyle yürümemektedir. Zira basit güven düşünülerek verilmiş bir karar , etik ve kanıtsal mülahazalara dayalı bir karar değil, varlığına kesin gözüyle bakılan, sorgulanıp sınanmayan güvendir yani verili güvendir.
Bu yüzden de tıpkı masumiyet gibi basit güven de, bir kez yitirilince onarılamaz.
Kör Güven
Kör güven, basit güvenle aynı şey değildir. Kör güven artık masum değildir. İhale ve ihanete maruz kalmıştır. Kör güven, güvensizlik kanıtları kendisine sunulduğu halde bu kanıtlara bakmayı kabul etmemekle kalmaz, üstelik onları inkar da eder. Kör güven inkardır. Özünde kendini aldatmadır.
Basit güven adil, iyi ve basittir. Basit güven durumunda kişi, alternatifleri, ihanet olasılıkları, güvensizliğin temelleri konusunda en ufak bir fikre dahi sahip değildir.
Kör güven durumunda ise, bunun tersine, kişi apaçık olan kanıtları inkar eder. Kör güven durumunda, insan aslında gerçek durumu görmekte, ama görmeyi reddetmektedir.
Soru sormaz ya da sorsa bile yanıtını dinlemez.
Günümüzdeki tartışma programları ile politikacıların ve onu izleyen partililerin açıklamaları ne kadar uyuyor değil mi bu durumlara!
Sahici Güven
Sahici güven, kanıtlara ve ihanet olasılıklarına açıktır. Oysa kör güven kanıtlara asla açık değildir. Herhangi bir şeyin güveni sarsma veya ona ihanet etme olasılığına sıkı sıkıya kapalıdır.
Dolayısıyla;
Sahici güven ise hem düşünce ürünüdür, hem de kendisine ve başkalarına karşı dürüsttür.
Güvenin bütün biçimleri korunaksız ve risklidir ve eğer ihanet olasılığı mevcut olmasaydı, hiç bir şeye güven demek de mümkün olmazdı. Ancak basit güvenin güvensizlik diye bir şey içermemesine ve kör güvenin de güvensizlik diye bir olasılığı baştan inkar etmesine karşılık, sahici güven öyle ince bir düşünceye sahiptir ki, ihanet ve hayal kırıklığı olasılıklarını da kabullenmek durumundadır.
Sahici güven, güvensizlik savlarını hesaba katmış, ama buna rağmen güvenden yana karar kılmıştır.
Güvenin en önemli özellikleri;
Güven mutlaka bir anlaşmaya varılmasını gerektirmez. Taahhüt ve sahicilik ister. Diplomatlar, "görüşmeler devam ettiği sürece..." demeyi çok sever - görüşmeler mutlaka kan dökülmesini önleyeceğinden ötürü değil, karşılıklı konuşma devam ettiği sürece güven sağlama umudu da var olduğu içindir.
Sonuç olarak sahici güvene götüren karmaşık karşılıklı etkileşimler, basit güvenden sahici güvene doğru gidilmesi için neyin gerekli olduğunu da gösterir. Bunlar;
Umarım içinde yaşadığımız bu günlerde her birimiz, "güven" konusunu bir mesele yapar, gündemimize alır ve özellikle sahici güveni tesis etmek anlamında, bireysel taahhütler verir ve yerine getiririz.
Zira hepimiz aynı gemideyiz.
Yararlanılan ve Tavsiye Edilen Kaynaklar: