Optimum Denge Modeli (ODM)
paylaş

Optimum Denge Modeli (ODM) uzun zamandır katıldığım en iyi eğitimdi. Bir eğitmen kimliği ile başka bir eğitmeni dinliyor olmak gerçekten çok zor. Ego devreye giriyor, sorguluyor ve kendinizi akışa kolay bırakamıyorsunuz. En azından benim için böyle oluyor. Ancak ODM tüm bu kişisel bariyerlerime rağmen bende iz bırakmayı başardı. ODM, Tamer Dövücü tarafından oluşturulmuş, 3 modülde verilen bir eğitim. Ben toplamda 15 gün süren ilk 2 modüle katıldım. 3. modül, tıp doktoru, diş hekimi ve psikoloji eğitimi almış kişiler için tasarlanmış. Başarılı bir eğitim olması, eğitim içeriği ile eğitmenin bilgisi ve deneyiminin çarpan etkisi yapmasından kaynaklanıyor. Zira eğitim, verildiği yer, oturma düzeni, ikramlar gibi lojistik unsurlar, eğitimin verilme şekli, eğitmenin sunum şekli gibi daha ziyade toplam etkisi yapan unsurlar dikkate alınsa, sıkıntılı bir eğitim olarak tanımlanabilirdi. Ancak eğitim, lojistik unsurlar ve katılımcılardan bağımsız olarak kendi dinamikleri ile inanılmaz güzel akıyor. Tamer Dövücü pek çok konuyu ( NLP, sistem düşüncesi, kimlikler, davranış bilimleri, iç diyaloglar, iş hayatı dinamikleri, toplumsal konular vb.) şu anda bir model olarak tanımladığı bir yapı içinde toplamış, yorumlamış ve yeni şeyler katmış. ODM, pek çok konuyu içermekle beraber aslında iki temel yaklaşım arasında köprü görevi kuran bir model. Bu iki temel yaklaşımdan biri, kimileri tarafından bir dahi olarak tanımlanan, ancak kendisinin tanımlanabilir bir tedavi algoritması olmadığı için kimileri tarafından da şüpheyle bakılan Psikiyatrist Milton Erickson’nın bireye özel yaklaşımı.  Diğeri ise içinde yaşadığımız doğal sistemi anlamak için sistem dinamiklerini kullanan sistem düşüncesi yaklaşımı.

Optimum Denge Modeli

Optimum Denge Modeli[/caption] Bu kapsamda ODM, kendi içinde 4 alt model sunuyor. Bunlar;

  1. Doğal sistem & Düzenleyici sistem ilişkisi;
  2. Büyük ‘ + ‘
  3. Genel başarı modeli
  4. Bilgelik

Tamer Dövücü, tüm bu alt modeller ile ulaşılmak istenen amacın, insanın kendisini, diğerlerini ve hayatı anlaması olduğunu söylüyor. Bana göre eğitimin etkili olmasının en önemli nedenlerinden biri de kavramların oldukça basit ve net bir şekilde anlatılması ve akılda kalması. Ancak “bilmek” olarak tanımlayabileceğimiz bu ilk aşamaya ek olarak, eğitim sırasında gerçekleştirilen bireysel uygulamaların oldukça şaşırtıcı bir şekilde sonuç veriyor olması, gerçekten şapka çıkartılacak bir nokta. Psikoterapi veya psikiyatrik tedavi ile aylarca veya belki yıllarca sürebileceği söylenen konulardan kimi müdahalelerin, 4-5 dakika gibi kısa bir sürede çözüme ulaştığını görmek müthiş bir deneyim. Elbette sahnede elde edilen pozitif sonuçların etkilerinin devam edip etmediği bir araştırma konusu olmalı.  Ancak eğitime pek çok kez katılan bazı katılımcıların bunu onaylaması oldukça etkileyici idi. Dolayısıyla sadece ‘bilmek’ değil, ‘yapa–bilmek’ ile ilgilenen ve bu noktadan ‘olmak’a giden bir yolda, hem bir yol haritası, hem de uygulanabilir araçlar sunan bir eğitim olduğu kesinlikle söylenebilir. Yukarıdaki 4 alt modeli kısaca açmadan bunları anlamak elbette mümkün değil ancak daha önemlisi, yukarıdaki satırlarda söylediğim gibi bu bilgileri beyninizde bir süre sadece bir yük olarak taşımak yerine, hayata geçirip, eritmek anlamına gelen uygulamanın çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu alt modelleri kısaca açmaya çalışayım. Doğal sistem & düzenleyici sistem ilişkisi, eğitimin basit fakat çok etkili, en temel alt modeli. Doğal Sistem & Düzenleyici Sistem İlişkisi Doğal sistemden kastedilen içinde yaşadığımız çevre. Düzenleyici sistem ise buna uyum sağlamak için geliştirdiğimiz bilinçli ve bilinç dışı sistemler. Bunlar doğal sistemin ürettiği çıktıları zihnimizde çeşitli işlemlerden geçirdiğimiz algı filtreleri, bilinçli ve bilinç dışı öğrenme şekilleri, temsil sistemleri gibi anlam oluşturma mekanizmaları. Özetle doğal sistemin ürettiği çıktıyı, düzenleyici sistemlerimize göre algılıyor ve bunun neticesinde bir davranışta bulunuyoruz. Doğal sistemin herkese aynı şekilde ürettiği çıktıları neden farklı şekillerde algılayarak kendimizi başkalarından neden farklı duygu, hallerde hissederek, pek çok davranışı otomatik olarak yapmadığınızı anlamaya başlıyorsunuz. Buradaki önemli mesajlardan biri de mücadele etmek yerine anlamaya çalışmak. Temel konu da bu noktada karşımıza çıkıyor. Doğal sisteme ne kadar uyum sağlıyoruz veya sağlayamıyoruz... İşte bunun sonuçlarını açıklamak içinde Tamer Dövücü büyük artı (+) dediği bir alt model geliştirmiş. +’da iki temel değişken var: Düzen, uyum ve bunların karşıtları.  Büyük ' +' Doğal sistemler düzenli veya düzensiz olabilirler. Buna karşı siz de düzenleyici sistemlerinizle buna uyum sağlar ya da sağlayamazsanız. İşte bu olasılıklar farklı şekillerde bir araya geldiklerinde hangi durumlar ortaya çıkıyor,  bunu büyük artı'da ortaya çıkan 4 kare ile açıklamak mümkün.

  • Başarı Karesi
  • Anksiyete Karesi
  • Depresyon Karesi
  • Huzur Karesi

ODM 2 'de özellikle bu dört karenin her biri üzerinde çalışılıyor. Özetin de özeti olan şekilde açıklamaya çalıştığım bu durum, eğitim içinde geçen pek çok konuyu açıklamak için harika bir model olarak çalıştı. Sonuç itibariyle ODM’ye göre eğer mutlu olmak istiyorsak, Başarı ile Huzur arasındaki dengeyi kurmak zorundayız. Dolayısıyla mutluluk, gerekeni gerektiği kadar yapabilmek ve gerektiğinde durabilmek ya da bekleyebilmektir. Bu tanım, eğitim içerisinde beni oldukça etkileyen bir tanım oldu. Tabi ki hayatın içinde yukarıda gördüğünüz 4 kare içinde de olunabilir. Yani dengemiz zaman zaman bozulabilir ve savrulabiliriz. Bana göre bu durumda çaresizlik içinde kalmamak ve tekrar dengeye gelebilmek için aşağıdaki bilgi de son derece önemli: Tamer Dövücü’nün ifadesi ile doğal sistemde bir düzensizlik olduğunda, bununla başa çıkabilmek için 6 seçeneğimiz var; 6 Seçenek ODM işte bu 6 seçeneği uygulamalı bir şekilde aktarıyor. Dengeyi yakalayabilmek için, içinde sistem düşüncesi araçlarını (bu araçlar neydi?) da barındıran üçüncü alt model olan Genel Başarı Modelini sunuyor. Genel Başarı ModeliBu modele göre aslında temel konu farkındalık. Yani eğer bir şeyin farkına varırsanız anlamaya çalışmalı, buna uygun düzenleyici sistemler geliştirmeli, zihin olarak hazır olmalı -yani niyet etmeli- ve sonra bulunduğunuz eşikten başka bir eşiğe atlamak için eyleme geçmelisiniz. Eyleme geçmek tek başına yeterli olmayacaktır. Bir süre bocalayabileceğiniz bu yeni eşik içinde bir düzen kurmalı ve sürdürülebilir hale getirmelisiniz. Kelimelerle ifade etmeye çalıştığım bu süreç içerisinde özellikle ilk 4 adımda sistem dinamiklerini anlamak ve bir takım sistem prototiplerinden yani evrensel olan, her yerde aynı şekilde davranan ve işleyiş şeklini anladığınızda aynı çıktıları veren paternleri yakalayarak çok daha hızlı ve etkili düzenleyici sistemler kurmak mümkün. Tüm bunların sonunda “olmak” yani bilgeliğe giden yol geliyor. Burada Tamer Dövücü tasavvuf bilgileri ve deneyimlerinden de yararlanarak dördüncü alt modelini sunuyor. Bu modele göre dengede kalabilmek akıl yoluyla, bilimin ışığında objektif verileri kullanmak; bunu gerçekten hayatına uygulamak isteyip istemediğine karar vermek; eğer istiyorsan bu cesareti göstermek ve tüm bunları için emek harcamaktır. Oldukça ana hatları ile aktarmaya çalıştığım, bazı yerlerde kendi yorumlarımı da eklediğim Optimum Denge Modeli, uzun zamandır biliş, davranış ve sistem düzeyinde bildiğim şeylere, bilinçaltını da ekleyerek ve üstelik bunun ağırlığının çok yüksek olduğu konusunda beni ikna ederek, bende iz bırakmıştır. Bu yazı vesilesi ile Tamer hocaya şükranlarımı sunar ve çok daha fazla insanın  ODM’yi bilmesi, anlaması ve uygulamasını dilerim.

Kaynaklar:

  • Tamer Dövücü, Optimum Denge Modeli, Altın Kitaplar, 2014, İstanbul
  • ODM 1 ve ODM 2 seminer notları

 

Değişimin 10 Kuralı
ASTROLOJİ: Bir Astronomun Bakış Açısı