Bu yazının konu resmi olan ve aşağıda tekrar görmekte olduğunuz resim evrenin en eski fosilinin resmidir. Son verilerle, 13.82 milyar yıl yaşında olduğunu düşünülen evrenimizin büyük patlama sonrası 380.000 yıl sonraki şu anda elimizdeki en iyi resmidir, bu resim.
Avrupa uzay ajansı – ESA Planck uzay teleskobu tarafından elde edilmiş, büyük patlamadan serbest kalan radyasyonun yarattığı kozmik mikrodalga geri plan ışınımın şu ana kadar ki elde edilmiş en detaylı haritası, 21 Mart 2013 tarihinde açıklandı.
Resimde gördüğünüz veriler, Planck uzay teleskobunun ilk 15.5 aylık çalışmasına dayalı olarak hazırlanmış ve evrenimizdeki en eski ışığın, evren sadece 380.000 yıl yaşındayken olduğu düşünülen ilk tam gökyüzü resmidir.
Resim, o sırada, evrenimizin elektronlar, protonlar ve fotonlardan oluşan, yaklaşık 2700 santigratta yoğun kozmik bir çorba gibi olduğunu göstermektedir.
Rakamları okurken bilmiyorum fark ettiniz mi? 13.82 milyar yıl, 380.000 bin yıl gibi insan aklının bir anda canlandırmasının çok zor olduğu ve sadece okumakla ya da "vay be!" demekle kaldığımız bu rakamlar acaba bize ne kadar anlamlı geliyor?
Bu rakamlara bir de güneş sistemimizin yaşı, dünyamızın yaşı vs. gibi tarihleri eklemeye başladığımızda aslında biz insanoğlunun bu sürelere nispetle ne kadar çok çok genç olduğumuzu fark ederiz.
Herhangi birimiz, eğer ailemiz çok iyi kayıt tutmadıysa, daha kendi soy ağacımızda 3 kuşak geri gitmeye zorlanırken,bilimin milyarlarca yıl içinde olan olayları bize aktarması harika bir şey.
Belki kendi soy ağacımızda çok eskilere gidemiyoruz ama bilim insanları uzak geçmişteki olayları çeşitli bilimsel yöntemlerle tarihlendirebiliyorlar. Jeolojik katmanlaşma ve radyoaktif bozunma sayesinde dünyamızın geçmişini; astrofizik sayesinde gezegenler, yıldızların yaşı gibi verileri inceleme ve yukarıda bahsettiğim gibi büyük patlama denilen olay sonrasında kalan kozmik mikrodalga geri plan ışınımı sayesinde de evrenimizin yaşını tahmin edebiliyoruz.
Ancak tüm bu süreler, devasa büyüklükler ve bu yüzden bu kavramları algılamak oldukça zor.
İşte bu güçlüğü aşmanın bir yolu Carl Sagan tarafından önerilen, evrenin kabaca 15 milyarlık yaşının tek bir yıla sıkıştırılarak düşünülmesidir.
Bunu yaptığımız takdirde dünya tarihinin bir milyar yılı, kozmik yılımızın yaklaşık 24 gününe ve kozmik yılında bir saniyesi dünyanın güneş etrafında 475 kez dönüşüne karşılık gelecektir.
Carl Sagan bu düşüncesini yani kozmik yılı bir yıla sıkıştırma işlemini 3 aşamada ele alıyor:
Dünyamızda gerçekleşmiş en önemli olayları ele almak gibi bir amacı olmayan böyle bir takvimin oluşturulması, bakın ne kadar ilginç bir tablo ortaya çıkarmaktadır.
Önce kozmik yıla bir bütün olarak bakalım:
13, 82 milyar yıl önce gerçekleştiği düşünülen büyük patlamanın 1 ocak olduğunu düşünecek olursak, milyarlarca galaksiden sadece biri olan bizim de içinde yer aldığımız samanyolu galaksisi yaklaşık 5 milyar yıl önce oluşmuş olması bunu kozmik takvimde 1 mayıs tarihine karşılık getirmektedir. Biz insanoğlu ise tüm bu oluşum içerisinde sadece aralık ayının son gününde yer almaktayız.
Dolayısıyla bu noktada, bu kozmik takvim içinde aralık ayına daha yakından bakmakta fayda var:
Kozmik aralık ayına yakından baktığımızda milyonlarca yıl önce gerçekleşmiş olaylar aralık ayında birer güne karşılık gelmelerine rağmen arada boşlukların olduğu dikkatinizi çekmiştir. Asıl burada ilginç olan ise bana göre biz insanların aslında bu yaşlı evrenimiz içerisinde ne kadar yeni olduğumuzdur.
Birde 31 aralık gününe yakında baktığımızda aslında ne kadar genç olduğumuzun daha iyi de farkına varmaya başlarız.
Yukarıdaki tablolara baktığımızda 31 aralık gününe ne kadar çok olayın girmiş olduğunu görüyorsunuz değil mi? Üstelik bunların hepsi sembolik tarihler ve pek çok önemli olaya yer verilmeden oluşturulmuş bir takvimi göstermektedir.
Dolayısıyla, insanoğlu evrenimizin yaşına göreceli olarak çok yeni görünmektedir. Dünya üzerindeki bu kısa tarihimizde özellikle bilimin 450 yıl içindeki gelişimine baktığımızda ki bu mili saliselere karşılık gelmektedir, inanılmaz bir atılım yapmış durumdayız.
Carl Sagan bunun birinci kozmik yılımız olduğunu ifade ediyor, "Cennetin Ejderleri" kitabında. Ve şöyle devam ediyor;
"...ancak benim düzenlememe göre birinci kozmik yıl sona erdi. Kozmik zamanda şu ana kadar geçen sürenin önemsizliğine karşın, ikinci kozmik yılın başlangıcında dünya üzerinde ve yakınında olacakların, bilimsel bilgeliğe ve belirgin biçimde insanların duyarlılığına bağlı olduğu açıktır."
Bu büyük bilim adamı ile tamamen aynı fikirdeyim.
Bu ikinci kozmik yılın çok farklı olacağı açık, yeter ki barış için bilim ve duyarlı devlet politikaları uygulansın, önümüzdeki yüz yılın şu anda hayal bile edemeyeceğimiz gelişmelere aday olduğuna inanıyorum.
Yararlanılan ve Tavsiye Edilen Kaynaklar: