Dört Yaşam Pozisyonu - TA2
paylaş

Transaksiyonel Analiz (TA) yazı dizisinin ilkinde temel kavramları ve önemini açıklamaya çalışmıştım. Bu yazı ile de ilk yazıyı tamamlayan ve hayata dair çok önemli bir bakış açısı kazandıran dört temel yaşam pozisyonunu gene aynı kaynaktan özetleyerek aktarmaya çalışacağım.  Bu yazıyı daha da kolay okuyacağınızı tahmin ediyor ve umuyorum. Yaşamının çok erken çağında, her çocuk  “Ben OK (YETERLİ/ DEĞERLİ) DEĞİLİM” sonucuna ulaşır. Anne ve babası ile ilgili olarak ise “SEN OK ‘SİN (YETERLİSİN / DEĞERLİSİN)” sonucuna varır. Yaşamı boyunca içinde yaşadığı dünya ve kendisine bir anlam verebilmek için göstereceği çabalardan ilki budur. “BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN” pozisyonu yaşamının en belirli kararıdır. Kalıcı olarak kayıtlıdır ve yaptığı her şeyi etkileyecektir. Bununla beraber eninde onuda bir karar olduğu için eğer iyice anlaşılırsa, yeni bir kararla değişebilir. Transaksiyonel Analiz kişinin kendisi ve diğerleri ile ilgili dört olası yaşam pozisyonu olduğunu saptamış ve aşağıdaki sınıflandırmayı yapmıştır. 4 yaşam pozisyonu

  1. BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN
  2. BEN OK DEĞİLİM – SEN OK DEĞİLSİN
  3. BEN OK ‘İM – SEN OK DEĞİLSİN
  4. BEN OK ‘İM – SEN OK ‘SİN

İkinci yılın sonu itibari ile veya üçüncü yılın herhangi bir zamanında, çocuk, ilk üç yaşam pozisyonundan birine karar verir. BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN birinci yılın yaşantılarını temel alarak aldığı ilk karar denemesidir. İkinci yılın sonunda bu karar ya teyit edilir ya da ikinci veya üçüncü kararlara döner: BEN OK DEĞİLİM – SEN OK DEĞİLSİN veya BEN OK ‘İM – SEN OK DEĞİLSİN. Bir kez kesinleştikten sonra, çocuk seçtiği bu pozisyonda kalır ve yaptığı her şey bu pozisyonun hakimiyeti altındadır. Bilinçli bir şekilde verdiği bu kararı,  dördüncü yaşam pozisyonu ile değiştirmediği takdirde yaşamının geri kalanında bu pozisyonda kalır. İnsanlar pozisyonlar arasında gidip gelmezler. Karar ilk üç pozisyonda olduğu gibi tamamıyla temas ve temas almamak temelinde şekillenir. İlk üç pozisyon sözel olmayan kararlardır. Böyle olmasına rağmen koşullu refleksten daha fazlasıdır.

Gelin şimdi bu dört yaşam pozisyonuna yakından bakalım.

BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN

Bu pozisyon, çocuğun doğum ve bebeklik durumunun getirdiği mantıklı bir sonuçtur ve erken çocukluğun evrensel pozisyondur. Her çocuk ilk yılında temas alır, çünkü bakım görmek için olduğu yerden alınmak durumundadır. Dolaysıyla OK olmama çocuğun kendisi ile ilgili olarak yaptığı çıkarımın bir sonucudur.

Psikoloji biliminin önemli isimlerinden biri olan Adler, Freud’dan şu nedenle ayrılmaktadır: İnsanın yaşamla mücadelesinin temeli cinsellik değildir; daha ziyade aşağılık duyguları ya da OK OLAMAMAKTIR ki bu görüşe göre OK OLAMAMAK evrenseldir. Adler, küçük boyutları ve acizliği nedeni ile çocuğun, kendisini çevresindeki yetişkin figürlerine göre kaçınılmaz olarak aşağı konumda algıladığını söylemektedir.

İlk pozisyonda kişi kendini diğerlerinin merhametine kalmış gibi hisseder. Bu pozisyonda bir umut vardır, çünkü temas devamlı olmasa da SEN OK’ SİN kaynağı vardır. Bu pozisyonun dışında kalmak için insanların deneyebileceği iki yol vardır:

Birincisi, OK DEĞİLİM ‘i teyit eden yaşam modelinin (senaryosunun)  dışında kalmaktır.  Yaşam senaryosu Çocuk tarafından bilinçsizce yazılmıştır. Bu senaryo, çocuğu geri çekinik bir yaşam sürümeye götürebilir çünkü OK insanların çevresinde yaşamak çok acı verir. Bu tür insanlar “mış” gibi yaparak temas iletisi ararlar ve özenerek oluşturdukları eğer ben ve ne zaman ki üzerine oturttukları bir istek yaşamı kurarlar. Bir başka insanın senaryosu başkalarının ona sırt çevireceği, böylelikle BEN OK DEĞİLİM ‘i doğrulayacağı davranışlarda bulunmaya yönlendirir. Bu, “küçük, kötü çocuk” vak'asıdır: "Kötü olduğumu söylüyorsun, ben de kötü olacağım". Tüm yaşamı boyunca, yoluna çıkanı tekmeler, tükürür, pençe atar ve sahte bir bütünlüğe ulaşır; böylece güvenebileceği sabit bir şey vardır: BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN. Pozisyon bütünlüğünü korumasını sağlar ama durum içler acısıdır ve umutsuzluğa sürükler. Bu pozisyonun son durağı teslim olmak ( hastaneye ya da hapishaneye kapatılmak) veya intihar etmektir.

İkincisi ve daha çok kullanılan, bu pozisyon dışında kalmanın yolu, karşı- senaryodan( bu da bilinçsizdir)  geçer. Ebeveyn ‘den alınan ödünç satırlar ile yazılır: EĞER… OLURSAN, OK OLABİLİRSİN. Bu tür bir insan kocaman Ebeveyn’ i olan arkadaş ve ortaklar arar çünkü kocaman temaslara gereksinimleri vardır ve Ebeveyn ne kadar büyükse temaslarda o denli iyi olur. Bu tür bir insan başkalarının taleplerine karşı uysal, hazır ve hevesli olur. “Bizim en iyilerimizden” biri denilen kişiler böyle kişilerdir. Çünkü gayretleri onlara onay getirecektir. Buna karşı ömür boyu bir dağa tırmanacaklardır. Senaryoyu yazan OK DEĞİL pozisyonudur. SEN OK ‘sin ( ve senin gibi olmak istiyorum) ise karşı senaryo yazar. Pozisyon değişmediği için hiçbiri mutluluk vermez ya da süren bir değerli olma duygusu üretmezler.

Pozisyon bir kez açığa çıkıp değiştiği zaman, karşı senaryodan kazanılan beceri ve başarılar kişiye, Yetişkin ile yeni ve bilinçli bir yaşam planı inşa etmesi için yardımcı olur.

BEN OK DEĞİLİM – SEN OK DEĞİLSİN

Eğer çocukluğunda hayatta kalan tüm çocuklar BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN sonucuna varıyorlarsa, BEN OK DEĞİLİM – SEN DE ÖYLE pozisyonunu doğuran şey yani SEN OK ‘SİN pozisyonuna ne olmuştur?

Birinci yılın sonuna doğru çocukta önemli bir şey olur. Yürümeye başlar. Yerinden alınmak zorunda değildir. Eğer anne soğuk ve temas iletisi vermeyen biri ise, bebeği sadece gerektiği için yerinden kaldırıyorsa, yürümeyi öğrenmek çocuk için “bebeklik” günlerinin sonuna geldiği anlamına gelir. Temas tamamıyla kesilir, buna karşın çocuk yatağına tırmanırsa ve her şeyi  yatağına taşırsa ve yatağında kalmazsa cezalar daha sertleşir, sıklaşır.

Yaşamının ilk yıllarında bazı konforlar varken, şimdi hiçbiri kalmamıştır. Temas kaybolmuştur. Eğer terk edilme ve zorluk durumu ikinci yıl boyunca telafi olmadan devam ederse; çocuk BEN OK DEĞİLİM – SEN OK DEĞİLSİN sonucuna varır. Bu pozisyonda Yetişkin gelişmesi durur çünkü öncelikli işlevlerinden biri olan temas alması engellenmiş ve temas kaynağı kaybolmuştur. Bu pozisyonda olan bir insan teslim olur. Sadece yaşamı geçiştirmektedir.

Eğer bir insan SEN OK DEĞİLSİN pozisyonunu seçtiyse, bunu herkese uygular ve ne kadar iyi niyetli olursa olsun, onların temas iletilerini de reddeder. Bu pozisyondaki birey diğer insanlar ile ilişkilerinde Yetişkin ‘i kullanmayı durdurur. Hatta terapide bile Yetişken ‘e ulaşmak zor olabilir çünkü terapist de SEN OK DEĞİLSİN kategorisindedir.

BEN OK ‘İM – SEN OK DEĞİLSİN

Ebeveynleri tarafından uzun süre kötü muameleye maruz kalmış çocuk pozisyonunu belli bir süre sonra üçüncü, kriminal pozisyona çevirir. BEN OK ‘İM – SEN OK DEĞİLSİN.

Peki, ben OK ‘İM ancak SEN OK DEĞİLSİN ‘inin kaynağı nedir? Pozisyona ikinci veya üçüncü yılda karar verildiği göz önüne alındığına bu zor bir zorudur. Eğer iki yaşındaki bir çocuk ben OK ‘İM sonucuna varabiliyorsa, OK olması kendine temas vermesinin bir ürünü müdür?

Harris, kendi kendine temas vermenin, örselenmiş çocuklarda olduğu gibi, küçük çocuğun önemli, acı veren yaralarının iyileşmesi sırasında doğduğuna inanmaktadır. Bu çocuklar ciddi şekilde dayak yemişlerdir, kemikleri kırılmıştır, ciltlerinde yaralar oluşmuştur. Bu durumdaki küçük çocuk “inine çekilip yaralarını iyileştirirken”, yalnız başına kaldığında bir tür rahatlama hissetmektedir. Yaşadığı dayanılmaz acı ile tezat olan iyileşme duygusu, “Eğer beni yalnız bırakırsanız iyi olacağım” anlamını taşır. Ben kendimle OK ‘İM. Merhametsiz  ebeveyn görününce, her şey yeniden başlayacak diye dehşete düşer. Benim canımı yakıyorsun. Sen OK DEĞİLSİN. BEN OK ‘İM, SEN OK DEĞİLSİN. Bir çok kriminal psikopatın erken dönem öyküsünde bu türden büyük fiziksel tacizler vardır.

BEN OK ‘İM – SEN OK DEĞİLSİN pozisyonundaki kişi temas yoksunluğu sıkıntısı çekmektedir. Temas, temas veren kişi ne kadar iyi ise o kadar iyidir. Ve OK insan yoktur. Dolayısı ile de OK temasları var olamazlar. Bu tür bir insan kendisini öven (yağ çeken) ve böyle bir temas veren “evet efendimci” bir maiyet ile çevrili olabilir. Yine de bu temasların otantik olmadığının bilincindedir çünkü nasıl ki kendine verdiği temasları kendi oluşturduysa bu temasları da kendisi oluşturmuştur. Maiyeti kendisini ne kadar fazla överse övgüleri o denli hor görmeye başlar; ta ki sonunda hepsini reddedip kendisine evet efendimci yeni bir grup bulur. “ Yanıma yaklaş ki sana istediğimi vereyim” aydı eski bir kayıttır. Bu noktaya getiren yolun başındaki kayıt budur.

BEN OK ‘İM – SEN OK ‘SİN

Dördüncü bir pozisyon vardır ki, bütün ümidimiz oradadır. İlk üç pozisyon ile dördüncü pozisyon arasında nitelik anlamında fark vardır. İlk üç pozisyon bilinçsiz olarak yaşamın erken yıllarında alınmış pozisyonlardır. BEN OK DEĞİLİM – SEN O ‘SİN ilk pozisyondur ve birçok insan için de ömür boyu kalıcıdır. Fazlası ile talihsiz çocuklarda bu pozisyon ikinci ve üçüncü pozisyonlara dönüşür. Yaşamın üçüncü yılında bu pozisyonlardan bir tanesi her insanda kesinleşir. Bir pozisyona karar vermek çocuğun, “Yetişkin ‘inin” hayata anlam vermek çabası içinde ilk işlevlerinden biridir; bu nedenle duygu ve uyaranlarda belli bir oranda kargaşa öngörülebilir. Bu pozisyonlar Ebeveyn ve Çocuk ‘ta bulunan veri tabanı kullanılarak oluşur. Dışarıdan gelen değişine şartlara göre düzenlenmiş veriden yararlanmadan duygular veya izlenimleri temel alır.

Dördüncü pozisyon, BEN OK İM – SEN OK ‘SİN, bilinçli ve sözel bir karar olduğundan, kişinin kendisi ve diğerleri hakkında çok daha fazla bilgi içermenin yanında din ve felsefenin soyutlamalarında var olan henüz deneyimlenmemiş olasılıkların katkısını da içerir.

İlk üç pozisyon duyguları temel alır. Dördüncü pozisyon ise düşünce, inanç ve bir eylem iddiasını temel alır.

İlk üç pozisyon neden ile ilgilidir. Dördüncüsü ise neden olmasın ile ilgilenir.

OK olma anlayışımız kendi öznel deneyimlerimiz ile sınırlı değildir. Deneyimlerimizi tüm insanlar için soyut bir nihai amaç haline getirebiliriz.

Yeni bir pozisyona sürüklenmeyiz. Bu aldığımız bir karardır.

Maalesef başarılı ya da başarısız insanlar tarafından en çok paylaşılan pozisyon BEN OK DEĞİLİM – SEN OK ‘SİN pozisyonudur. Bu pozisyon ile başa çıkabilmek için en fazla kullanılan yol da psikolojik oyunlar oynamaktır.

Berne oyunu şöyle tanımlar:

“…öngörülebilir, iyi tanımlanmış bir sona doğru ilerleyen, gelişen bir tamamlayıcı gizli transaksiyon serisi. Tanım olarak, tekrarlanan bir transaksiyon serisidir, yüzeyde akla yatkın görünen, gizli bir motivasyonu olan veya günlük konuşma dili ile ifade edersek, bir tuzak veya “yem” içeren hamleler dizisidir.”

Tüm oyunların kökeninin, üç yaşındaki çocuklar tarafından oynandığı rahatça gözlenebilen “Benimki seninkinden daha iyi” denilen basit bir çocuk oyunu olduğunu düşünmektedir, Harris.

Yetişkin insanlar “Benimki daha iyi” oyununu daha ince ve sofistike oynarlar.

Harris, bu yazının kaynağı olan kitabı yazma amacının; insanların iyi ve OK olması için tek yolun ilk üç pozisyonun temel olduğu çocukluk durumunu ortaya koymak ve güncel davranışlarımızdaki çocukluk pozisyonlarını nasıl sürdüğümüzü kanıtlamak olduğunu ifade etmiştir.

Sonuç olarak BEN OK ‘İM – SEN OK ‘SİN ‘in bir pozisyon olduğu ve bir duygu olmadığının anlaşılması çok önemlidir.

Yeni bir pozisyon alınca kişisel ya da sosyal fırtınalar bir anda dinmez. Çocuk, tıpkı hazır kahve veya 30 saniyede hazırlanan yemek gibi ya da mide asidinin hemen geçmesi için alınan tabletler gibi anlık çözüm bekler. Yetişkin, sabır ve inancın gerekliliğini anlar. BEN OK ‘İM – SEN OK ‘SİN pozisyonu kararı alındıktan hemen sonra OK duygularını garanti edemeyiz. Eski kayıtların varlığına duyarlı olmalıyız. Zamanla, hayatımıza yeni mutluluk ve yeni sonuçlar getirecek olan var olmanın yeni yoluna inanarak, eski kayıtlar yeniden çalmaya başladığında onları kapatmayı seçebiliriz. Yetişkin insanlar da Çocuk yanıtlarını tanıyarak onlara bu şekilde cevap vermeyi seçebilir.

Peki gerçekten değişebilir ve davranışlarımızı seçebilir miyiz?

Bu sorunun cevabını ve Yetişkin'in nasıl daha çok ve hızlı bir şekilde devreye geçmesinin sağlayabileceğimizi dizinin son yazısında bulabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynak:

Thomas Harris, BEN OK'İM - SEN OK'SİN, Okuyan Us, 2012

 

 

 

Değişebilir miyiz? TA3
Üç psikolojik gerçeklik: Ebevyn – Yetişkin – Çocuk / TA 1