Bir İstanbul Hayali
paylaş

Bu yazının amacı İstanbul’u çok seven ve 45 yıldır Anadolu yakasında yaşayan biri olarak daha iyi bir İstanbul için  büyük şehir belediye başkanından beklentilerimi paylaşmaktır.

İstanbul gibi büyük bir metropolün çok fazla boyutu olduğu aşikardır. Bu yazıda sadece kendi açımdan önemli gördüğüm konular yer almaktadır. 

Bu yazıyı daha rahat okuyabilmek için önce bir zihin haritası paylaşıp ve akabinde kısa bir girişten sonra yazıyı; gerek şartlar, yeter şartlar ve fark yaratabilecek projeler diye 3 ana başlık altında topladım. En sonunda 10 maddelik bir manifesto ile özetledim. 

Yazının tamamını okumak için zamanınız yoksa en azından aşağıdaki zihin haritasına göz atmanızı tavsiye ederim.

1970’li yıllarda İstanbul nüfusu 3 milyon civarındaymış. Yani o zamanlar bile oldukça kalabalıkmış, ancak 2018 yılındaki 15 milyon kişi ile kıyaslandığında olağanüstü bir artış söz konusu.

1970’li yıllar toprak yollar, tahta gövdeli elektrik direkleri üzerilerinde tellerin,kabloların, çoğu hem geliş hem gidiş olan tek şeritli ve mahalle aralarındaki toprak yolların olduğu dönemdi. Biraz yağmur yağsa her yer çamur olurdu. Bununla beraber az katlı evler, köşkler, bol bol boş araziler, üstüne tırmanıp meyvelerini yiyebileceğiniz ağaçların olduğu doğal bir ortam bir vardı. Aşağıda 1970’li yıllar Acıbadem Köprüsünden bir fotoğraf görülmektedir.

Bugün ise asfalt ve çift şeritli yollar, yer altına alınmış üst yapı, doğal gaz kullanımı sayesinde hava kirliliğinin çok daha iyi olması gibi olumlu şeyler olmakla birlikte; neredeyse hiç boş alanın kalmadığı, başınızı kaldırdığınızda yüksek katlı binalar nedeni görmekte güçlük çekilen gökyüzü, ağaçlara tırmanmanın ve dalından meyve yemenin bile mümkün olmadığı, olağanüstü bir kalabalık ve berbat bir trafik probleminin olduğu bir kent haline dönüşmüş durumda.

Yukarıdaki fotoğraf 2018 yılında gene Acıbadem köprüsünden çekilmiş.

İyisi kötüsü ile her şey değişiyor.

Eski ile yeniyi karşılaştırıp ikisinden birini seçmek yerine ben üçüncü bir seçenek istiyorum açıkçası.

Yeni bir İstanbul!

Çocukluk yıllarım bu anlamda ağaçlar tepesinde, dalından meyve kopararak, bahçe sahiplerinin bizi kovaladığı, boş arazilerinde serbestçe oynadığımız yağmuru çamuru hiç dert etmediğim bir dönemdi. Başka yerlerle karşılaştırma imkanım da olmadığı için mutlu mesut geçti. Ancak hayatın içine karışmaya başlayıp, artan nüfus ve bunun yarattığı sorunlarla beraber, şehrin güçlüklerini de 80'lerin ortalarından itibaren idrak etmeye başladım. İş hayatına  başlamamla beraber günümüze kadar 40’a yakın ülke ve 100’den farklı Dünya şehri görme fırsatı buldum.  Bunlardan  bazılarında bir süre yaşayan ve bazılarını birden fazla ziyaret eden biri olarak işin rengi değişmeye başladı. 

Farklı dünya şehirleri içinde New York, Londra, Paris, Berlin, Barselona, Toronto, Zürih, Amsterdam, Los Angles, Vancouver gibi İstanbul'la belki kıyaslanabilecek şehirlerin yanı sıra Heidelberg, Bruge, Viyana, Basel, Montreal, Singapur, Dubai, Beyrut gibi daha ufak olabilecek şehirler ile  bazı egzotik sınıfında değerlendirilebilecek olan; Zanzibar, Maldivler, Bali, Hanoi, Siem Reap, Havana, Lapland  gibi yerleri de görme imkanım oldu.

Tüm bu deneyimlerin sonucu olarak, bir kentin güzel ve özel bir kent olabilmesi için doğal güzellikleri ile kültürel mirasının çok büyük bir avantaj olduğunu çok net bir şekilde görebiliyorum. Bunlar olmasa bile son derece güzel yaşanabilir kent yaratmak elbette mümkün olabilir ama ne kadar özel ve benzersiz olur tartışılır.

Bu bakış açısı ile İstanbul, sahip olduğu boğaz ve mükemmel tarihi mirası ile olağanüstü bir avantaja sahip hem özel hem de çok güzel bir şehirdir. 

Bu büyük avantajı kullanarak Dünya’nın en değerli şehri haline getirilmesi için gereken şeyler, öncelikle bu değerlere sahip çıkmak ve günün şartlarına – yani aşırı kalabalık nüfus ve bunun yarattığı pek çok problem ile neye sahip olduğunun tam farkında olmayan İstanbul'da yaşayan vatandaşımız için-  uygun çözümler ve yenilikler getirmektir.

O zaman başlayalım.

Kamu yönetimi uzmanı değilim, belediyecilik deneyimim hiç yok ama İstanbul'da yaşayan benzerleri ve farklı örnekleri ile karşılaştırabileceğim bir vatandaş olarak neler olabilir bir bakalım.

Bu yazı kapsamında bir kamu görevlisinin yolsuzluğa bulaşmaması ve etik anlayışı gibi şeyleri direkt konu dışı bırakıyorum. Zira zaten bunlar yoksa aşağıdaki konuları dile getirmenin hiçbir anlamı olamayacağı çok aşikar!

Belediyecilik açısından sanırım en temel konu, bu özel şehirde insanca yaşayabilmek için asgari şartlar ya da gerek şartlar diyebileceğim; kullanım suyu, içme suyu, çöplerin toplanması, yollar ve kaldırımlar, enerji kullanımı, ulaşım, depreme karşı önlemler,  ısınma sorunlarının en yüksek verimlilik ve etkinlikle sağlanması ve sürdürülmesi. Burada su kullanımı ve enerji kullanımının oldukça önemli olduğunu ve fark yaratan uygulamalar içinde de alınması gerektiğini vurgulamam gerekiyor. 

Bunun ne kadarının devlet politikaları ve yatırımları ile desteklenmesi gerektiğini bilmiyorum ama İstanbul gibi büyük bir metropol, bunlar için sanırım gerekli kaynağını yaratabilir.

Bu yazının konusu ise bu gerek şartlar yani insanca yaşam standartları üstüne yeter şartları da koyarak İstanbul’un kendi markasını yaratabileceği ve sonrasında da takip edilen ve örnek alınan bir şehrin nasıl olabileceği üzerine fark yaratacak proje fikirleri/konularını paylaşmak ve başka fikirleri tetiklemektir.

Bazen gerek ve yeter şartlar net olarak ayrılmasa da  benim yeter şartlar diye adlandırdıklarıma bir bakalım.

Sanırım en başa yine devlet politikaları ile bir kesişim alanı olan Güvenlik şartını koymak gerekir. Bunun tam olarak belediyelere düşen kısmı nedir bilmiyorum ama bir yönetim gurusu olan Tom Peters’in “küçük ama önemli şeyler” kitabında New York şehrinde şuçları azaltmak için kullanılan bir yönteminin önemine değinmek istiyorum.  Kırık Cam Teorisi olarak da bilinen bu yöntem psikolog Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Dönemin New York belediye başkanına suçlarla mücadeleyi nasıl başardın? sorulmuş ve New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin cevabı şöyle olmuş:

"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın, o çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım." 

Bu yüzden İstanbul gibi büyük bir şehrin düzenli ve tertemiz olması sanırım en önemli konulardan biri. Tüm yıkık, harabe binaların bir an önce ortadan kaldırılarak kamunun kullanıma sunulması, kentsel dönüşümün getirdiği yarım kalan binalar, yıkılan yerler, berbat kaldırım ve ışıklandırma problemleri giderilmeli. Bu anlamda temiz ve yeterli şekilde ışıklandırılmış bir şehir çok zor olmamalı diye düşünüyorum. Amatör olarak astronomi ile ilgilenen biri olarak da ışıklandırmanın, ışık kirliliğini minimum da tutacak bir politika ile yapılması için astronomlarla birlikte çalışılmasını düşünüyorum. Burada denetimin önemini vurgulamadan geçemeyeceğim.  

Sokak dilencileri, tinerciler, kapkaççılar, dolandırıcılar gibi sanırım emniyeti ilgilendiren konular da bir kentin güvenliği için belediye ile birlikte çalışılması gereken çok önemli bir kesişim alanı diye düşünüyorum.

Güvenliği en üst düzeyde sağlanmış, tarih kokan, doğa güzellikleri fantastik seviyede olan İstanbul'umuzu keyifle dolaşmanın bir diğer önemli kısmı da sanırım Ulaşım olacaktır.

Her ne kadar yollar ve kaldırımları  gerek  şartların içine almamız gerekse de  şu anda kentsel dönüşümün çok olumsuz bir yan etkisi olan bu konu, bırakın engelli, hamile, yaşlı vatandaşlarımızı herhangi bir problemi olmayan sağlıklı bir kişi için bile ciddi bir problem. Ancak özellikle dezavantajlı insanlarımız için bu şartlar bir an önce düzeltilmelidir.  

Toplu kullanım araçları, kafe,restoran gibi tüm yerlere girişler bu anlamda mutlaka Dünya şehirleri standartlarına getirilmelidir. Kaldırım ve yol kenarlarına ikinci şerit'e kadar fütursuzca park eden araçlar, kaldırımlardan giden moto kuryeler hatta bazı motosiklet sürücüleri gibi kötü kullanımlar en ağır şekilde cezalandırılmalı ve izlenmelidir.

Ulaşım için en büyük çözüm ise Dünya’nın tüm büyük metropollerinde olduğu gibi yaygın metro ağıdır.  İstanbul için en önemli konulardan biri budur diye düşünüyorum. Bu konuda çok önemli olan son dönem gelişmelerin hızlı ve yaygın bir şekilde devam ettirilmesinin yanında metronun geldiği yerlerde sarı dolmuş, minübüs’lerin kaldırılması ve bazılarının tam bir trafik terörü yarattığı bu araçlardan şehrin arındırılması, taksicilerin mutlaka sıkı denetime alınarak son dönemdeki mavi taksi gibi taksilerin standart hale getirilmesi, tren – raylı sistemlerin mümkün olan her yerde devreye sokulması ulaşım sorununu olabildiğince azaltacaktır.

Tüm bunların dışında, İstanbul için çok kritik olmasına rağmen bir o kadar yetersiz olan ve giderek kötüye giden deniz ulaşımı var. Marmara Denizi ve Karadeniz gibi iki büyük denizin etrafında bir boğaz geçişi olan şehrin bu durumu çok ama çok üzücüdür!

Hangi siyasi partinin başkanı seçilirse seçilsin bunları mutlaka gündeme almasını dilerim.

Bir de bu bilindik çözümlerin ötesinde  Elon Musk’ın San Fransisco için önerdiği  hyperloop projesi ile yer altı hızlı trenlerinin kullanıma alınarak ulaşım sürelerinin çok kısaltılması gibi çok farklı uygulamalar geliştirilebilir. 

Bir başka harika çözüm sadece ulaşım için değil aynı zamanda hava kirliliği ve boş alan gibi problemleri çözebilecek Barselona şehrinde uygulanan superblock yöntemi gibi bir şey olabilir. 

Bu yöntem sayesinde şehir merkezine araçların girmesi engellenerek sokaklar arabalardan arındırılmış ve yayalara kazandırılmış (Yazının en altında yararlanılan kaynaklar kısmından detaylarına bakılabilir).  Elbette bu yöntemler aynen uygulanamayabilir ama pek çok projeye ilham olabilir ve İstanbul kendi yaratıcı çözümlerini geliştirebilir. Güvenliğin üstüne Ulaşım sorununu da hem temel hem de yaratıcı çözümler ile daha iyi hale getirme çabalarına bir de bu şehri keyifli yaşamak, boş zamanlarımızda nefes almak ve stresimizi boşaltmak için en etkili yol olan doğaya yani yeşil alanlara gitme fırsatlarını İstanbul’da yaşayan vatandaşlara ve ziyaretçilerine sunmak elzemdir.

Maalesef İstanbul yeşil alan konusunda çok ama çok kötü durumda.  Dünya metropolleri ile kıyaslandığında aşağıdaki tablo durumu dramatik bir biçimde gözler önüne sermektedir.

İstanbul’un her iki yakasında da büyük metropollerde olduğu gibi kesinlikle büyük ormanlara, şehir parklarına ihtiyaç var. Sayısı giderek azalan bu boş alanların bir an önce bu özel kente teslim edilmesi gerekmektedir. Kıyılar doldurarak yapılan büyük alanlar ve Belgrad Ormanı gibi yerlerin sayısını artırarak insanların nefes almasını sağlamak çok ama çok önemli. Ancak bu büyük şehir parkları ve ormanları, eğer kentin mahalleleri içinde daha küçük yeşil, rekreasyon alanları ile desteklenmezse insanları yığınlar halinde bu büyük alanlara taşımak ve geri getirmek gerekecektir.

Londra bu konuda son derece iyi örneklerden biri sanırım. Kültürel mirası korumanın yanında çok sayıda şehir parkı ve yeşil alanları var. Her 2-3 sokakta bir küçük yeşil alanlar ve parklar ile insanlar, hayvanlar yani tüm canlılarına nefes aldırıyor ve merkezden dışarı çıktıkça yeşilliği olabildiğince size yaşatıyor. Bu yeşilliği şehrin etrafındaki yeşil kemerle koruyorlar.

 Aşağıda Londra’nın irili ufaklı parkları görülüyor. Toplam 143 park olduğu söyleniyor, sokak aralarındaki küçük parklar hariç sanırım.

Şu anda hala devam etmekte olan kentsel dönüşüm çalışmaları çok geç olmadan bu gözle ele alınıp mümkün olan her yeri bu alanlara dönüştürmek belediyelerin en büyük en önemli işi olmalı. Bu sadece İstanbul’a değil insanlığa hizmet, önünde saygı ve minnetle eğilecek bir davranış olacaktır.

Bu anlamda bir kere daha güçlü bir şekilde vurgulamak isterim!  İstanbul için her iki yakada birden fazla büyük şehir parklarına ihtiyaç vardır.

Yine devlet politikaları ile desteklenerek, yeni yapılaşmanın artık durdurulması gerekmektedir. İstanbul fazlası ile kapasitesini aşmıştır.  Eskiler yerine yapılacak olanların yatay mimari ile yapılması iyi olacaktır. Otoparkların, aşağıda fotoğrafı olan Büyükçekmece’de yapılmış Sancaklar Cami gibi kimi ibadet yerlerinin bile toprak altına alınarak, üstünün yeşil alan olması gibi yaratıcı çözümler geliştirilmelidir.

Peki izlenen ve imrenilen bir şehir olmak için daha neler yapılabilir? Fark yaratanlar neler olabilir?

Eğer buraya kadar sıkılmadıysanız ve hala okuyorsanız, o zaman önce yine aşağıdaki zihin haritasına bir göz atın.

Yapılacak ne kadar çok şey olabileceğini ben bile sadece bu yazıyı yazma sırasında fark ediyorsam bu konuya odaklanmış uzmanlar neler düşünüyorlardır kim bilir.

Öncelikle İstanbul gibi bu kadar büyük, önemli ve sorunları da devasa bir kentin akıllı bir şehir (smart city)  olması gerekiyor sanırım. Günümüzde Barselona, Londra, Jakarta, Toronto gibi önemli Dünya kentlerinde uygulandığı gibi akıllı şehirler ile teknolojiden yararlanarak karbon salınımının minimuma indirilmesinden , sıfır atık hedefine kadar pek çok şey yapılabilir.  Kullanılan suların ve doğal su kaynaklarının temizliğine, sensörlü akıllı sokak lambaları, park yeri önerme, engellilerin rahatlıkla hareket edebileceği şekilde trafik lambalarının hizalanması, dolan çöp konteynarlarının bilgisinin hemen çöp toplama merkezlerini uyarması, otomatik sulama sistemleri, boşa akan su kaynaklarının tespiti ve önlenmesi, hava kirliliğinin lokal hemen temizlenmesi, trafik kazalarına anında müdahale gibi ışıklandırmaya kadar akıllı sistemler, yapay zekadan yararlanılarak harika sonuçlar alınabilir.

Bu akıllı şehir uygulamaları ile umarım bir gün evlerimizden akan musluk suyundan rahatlıkla içebildiğimizi,  kullandığımızın enerji kaynaklarının yeşil ve yenilebilir enerji olduğu ve fosil yakıtları artık kullanmadığımız günleri Dünya gözü ile görebiliriz.

Şu anda İBB içinde "akıllı şehir müdürlüğü" web sitesinden gördüğüm kadarı ile var. Seçim dönemi yaklaşırken de  sinyalizasyon gibi uygulamalarda kullanıldığına ilişkin çeşitli yazıları bu seçim döneminde görmekle birlikte kendi adıma hayatıma dokunan bir deneyim yaşamadığımı söyleyebilirim.

AT Kearney danışmanlık firması tarafından sekizincisi yapılan ve 100 puan üzerinden şehirlerin değerlendirildiği  2018 Global Şehir Endeksi araştırmasında henüz böyle bir şehir olmadığı ama çabalayan önemli şehirler olduğu vurgusu yapılmaktadır.

Yukarıdaki endekse bakıldığında ilk 25 içerisinde göremediğimiz İstanbul'un listenin tamamında 135 şehir arasında 96. sırada olması bu konuda da epey bir yol almamız gerektiğini ortaya koymaktadır.

Dünya’da pek çok şehir akıllı şehir olma yolunda hızla ilerliyor. Deloitte ve Vodafone tarafından yapılan Akıllı Şehir Stratejiler Haritası 2016 Aralık raporunda paylaşılan çok sayıda örnek'den biri olan  İspanya Barselona Akıllı Şehir Programları başlıkları görülmektedir.. Barselona akıllı şehir stratejisi, 22 faaliyet alanında 200 proje aracılığıyla uygulanmaktadır.

Barselona şehri bu stratejileri ile yıllardır çeşitli ödüller almaktadır.

Birleşmiş Milletler, Barselona’da kamu özel iş birliği alanında mükemmeliyet merkezi kurmuş ve  Dünya Bankası, bilgi iletişim teknolojilerinin şehrin yönetiminin ve sunulan hizmetlerini iyileştirilmesinde kullanımını incelemek üzere Bilgi Merkezini Barselona’da konumlandırmış.

Umarım İstanbul'umuz da böyle stratejileri yazılı – kağıt üzerinde kalmanın ötesinde projeler üretir ve İstanbul’u yaşarken bunları en güçlü şekilde hisseder ve olumlu etkilerini günlük yaşamda görebiliriz.

Hizmet sağlamaya çalıştığı kentin insanına, fikrini soran, bunu teknoloji ile destekleyen ve merkezine çevre ve insanı alan bir belediyenin harika işler yaratacağına hiçbir şüphem yok.

Tüm bunların üstüne İstanbul’u sanat ve festival merkezi haline getirmek de hiç zor olmayacaktır.

Bildiğim kadarı ile İstanbul’da yapılan önemli festival sayısı çok az. Tamamen İstanbul’a özgü tüm yaşam şekillerini kapsayacak şekilde mutlaka en az bir festival zamanı olması gerekir.

Büyük konserlerin düzenlendiği, sanat olayların gerçekleştiği ortamlar mutlaka geliştirilmeli.

Hayvan dostu uygulamalar mutlaka geliştirilmeli. Barınakların sayısı artırılmalı ve evcil hayvanları olanlar için gezdirme, bakım kolaylıkları olmalı. İzlediğim bir belgeselde en fazla sokak kedisi olan ve bu konuda oldukça iyi bir şehir olduğumuzu hatırlıyorum. Bir peyzaj mimarı arkadaşımın önerisi ile İstanbula özgü bir fauna ve flora belirlenerek eskiden daha çok gördüğümüz güvercin, serçe,saka,kanarya ve daha nice hayvan dostlarını ve biyolojik canlılığı tekrar canladırmak ve çeşitlendirmek mümkün olabilir.

Tüm bunların sürdürülebilir olması için de bu kentte yaşayan herkes, bu kenti korumak, geliştirmek için birer İstanbul gönüllüsü haline getirilmeli, kenti hoyratça kullanmayı bırakın, bir gönüllü muhafızı, dönüşümün elçisi olmalıdır.

Bir İstanbullu duruşu oluşturmanın zamanı çoktan gelmiştir.

Bir seyahat sırasında Singapur’da 8-9 saat geçirme fırsatı bulmuş ve o kısa zaman içinde 3-4 kez taksiye binmiştim. Tüm taksi şoförleri, şehri yeşil, temiz ve güvenli ( green, clean, safe) olarak tanımlamış, yere tükürmek, yere sigara - sakız atmak, korna çalmak vb. gibi şeyler konusunda herkesin ne kadar dikkatli olduğunu dil birliği yapmışcasına söylemişlerdi.

Şu anda İstanbul’da bir taksiye bindiğinizde neler duyabileceğiniz konusunda çeşitliliği size bırakıyorum.

Gönüllü İstanbullular işini bir de formal bir İstanbul Geliştirme Merkezi kurarak, hem şehrin her konudaki durumunu ölçen, dünya şehirleri ile benchmark – kıyaslama yapan hem en iyi uygulamaları adapte etmek için  kentin insanlarına sorarak karar alan ve yeni fikir,önerileri toplayan ama gerçekten çalışan ve bunu sürekli raporlayan bir merkez oluşturulması sanırım hayal olamayacak önemli ve yapılabilir bir şeydir.

Yüzlerce düzgün proje de geliştirilebilecek olan bu çalışmalarla örneğin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda öncü bir kent olma vizyonu ortaya konarak müthiş bir şey yapılabilir.  Bu yolla İstanbul ne kadar önemli bir fark ortaya koyar pek çok şehre göre... Bu konuda belediyelerde kadın çalışanların artması, kadın -erkek tüm çalışanları eşit fırsatlar sunulması, belediye ve tüm İstanbul genelinde kullanılan toplumsal cinsiyete duyarlı kullanılan dilden verilen kararlara kadar tüm uygulamalarda bu hassasiyeti göstermek müthiş bir şey olacaktır.

Ne yaparsak artık bu şehir için lütfen biraz ESTETİK !

Sokak lambalarından, banklara, yere döşenen taşlardan üst geçitlere kadar çok fazla şey çok daha estetik, bulunduğu yerin dokusuna uygun olarak yapılabilir. Bu konuda belki özel bir komisyon kurularak ve bu yolla uzmanların görüşlerinden yararlanılmalı. Belki o zaman sadece bir beton, çirkin, ucube şeyleri yapmış olmak için değil çok daha güzel, göze hoş gelen ve aynı zamanda aşağıda görülen bank, yeşil bina, bir üst geçit, farklı sokak lambaları ve yere döşenen kilit taşları gibi  hem fonksiyonel hem de hoş şeyler yapmak mümkün olabilir.

Buraya kadar yazdıklarımı,beklentilerimin neler olduğunu, 10 maddelik bir manifesto ile özetleyecek olursam:

  1. Bir İstanbullu duruşu oluştur ve insanı eğit.
  2. Bu güzel ve özel şehre her ne yaparsan bu şehre, dokusuna uygun ve estetik kaygıyı gözeterek yap.
  3. Tarihi ve kültür değerlerine sahip çık, koru.
  4. Mümkünse hiç, gerekli ise yatay veya yeraltında yapılaş. Elinde ise yeşili her yerde çoğalt.
  5. Trafikten, atıklara, güvenlikten, doğal afetlere, su ve enerji kaynaklarının kullanımına kadar teknolojiden maksimum yararlan, akıllı bir şehir yarat.
  6. Yaratıcı fikirleri dene, vatandaşın fikrini al, katılımı sağla. İnovasyon şampiyonu bir şehir ol.
  7. Kentin fauna ve florasını canlandır, tüm hayvan ve biyolojik canlılara saygı gösterilmesini sağla, gerekli koşulları oluştur.
  8. Temiz ve düzenli, yeteri kadar ışıklandırılmış bir şehir ol.
  9. Günün her saati güvenle gezilen bir şehir ol.
  10. Sanat, spor, İstanbul’a özgü festivallerin en iyilerini yap. Dünyayı şaşırt.

Bilindik şeyler belki bunlar ama hayata geçirilmesi durumunda, bir İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanının adını tarihe altın harflerle yazdıracak ve başta ben olmak üzere minnetle anılmasını sağlayacaktır.

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

https://www.atkearney.com/documents/20152/1136372/2018+Global+Cities+Report.pdf/21839da3-223b-8cec-a8d2-408285d4bb7c

İSTANBUL TİCARET ODASI DÜNDEN BUGÜNE İSTANBUL'UN NÜFUS VE DEMOGRAFİK YAPISI. HAZIRLAYAN Prof.Dr. Sedat Murat (sf:89)

https://www.sehirsizin.com/Documents/Deloitte-Vodafone-Akilli-Sehir-Yol-Haritasi.pdf

https://www.royalparks.org.uk/parks

https://londongreenbeltcouncil.org.uk/about-londons-green-belt/

https://www.londonfirst.co.uk/sites/default/files/documents/2018-05/Green-Belt.pdf

https://www.spacex.com/hyperloop

https://www.businessinsider.com/barcelona-plans-super-blocks-to-fight-traffic-and-pollution-2016-6

Bir Erkek Bakış Açısından: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mi? Adaleti Mi?
Spiral Dinamikler: Barış İçinde Bir Dünya’da özgür bir BİREY olarak yaşarken HEPİMİZ anlayışına sahip olmak mümkün mü?