Bir Erkek Bakış Açısından: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mi? Adaleti Mi?
paylaş

Öncelikle bu sorunun hikayesini paylaşayım sizlerle.

Her şey bir telefonla başladı. Telefondaki ses, hayatını kadınların mücadelesine adamış aynı zamanda çok da başarılı olan bir iş kadını Nur Ger.

Özetle aramızda geçen diyalog şöyle; “Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili erkeklerin aktif bir şekilde rol aldığı bir dernek kurmak üzere bir süredir çalışıyoruz. Bu konuda yaptığımız vizyon, misyon,değerler çalışmasına moderatör olur musunuz? Elbette elimden geleni yaparım ancak çok bildiğim bir konu değil öncelikle biraz araştırmama izin verin”.

Ve sonrasında aşağıdaki tanıtım videosunu izleyebileceğiniz YANINDAYIZ adı ile bu önemli derneğin kurucuları arasında yer alarak aktif bir şekilde halen katılım gösterdiğim bir süreç başladı.

Bu sürecin başlangıcı öncelikle kendime şaşmakla başladı. Bir konuya ancak bu kadar uzak kalmış olmama ve bilgisizliğime şaşırdım ve üzüldüm!

Kavramlar zihnimde uçuşuyor ve öğrendikçe bir aydınlanma yaşıyorum.

Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyet körlüğü, toplumsal cinsiyet rolleri, cam tavan, cam duvar, kadına karşı şiddet, eşit işe eşit ücret, erkeklik çalışmaları, feminizm, ev emeğinin paylaşımı… diye sıra sıra gidiyor kavramlar.

Bunlar içinde kadına karşı şiddet evet, en çok duyduğum, okuduğum bir konu ancak bu konu ile ilgili ne yapıyorum ya da boyutlarının ne kadar olduğu konusunda ne denli bilgim var? Yazık ki hiç yeterli değil!

Oysa şimdi biliyorum ki eğer yukarıdaki tanıtım videosunu izlediyseniz 2017 yılında 417 kadının öldürüldüğü verisinin 2018 yılında 440 ve sadece 28 günlük 2019 Şubat ayında ise 31 kadın cinayeti. Bunu yapanlar ise kocası, babası, erkek kardeşi, sevgilisi, eski sevgilisi diye giden erkeklerin baş rolü oynadığı bir liste. Söylenecek tek kelime var korkunç!

Kadın meselesinin tamamen dışında kalmış ve yalnızca kendi hayatını en iyi şekilde yaşamaya çalışan bir insan.

Üstelik annesi 15 yaşında evlenmiş ve ilk çocuğunu 17 yaşında doğurmuş, son derece girişimci, dışa dönük,zeki bir kadın olmasına rağmen ne iş hayatı ne yeterli eğitim fırsatları kendisine sunulmamış bir kadının üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiş olmasına rağmen...

Tam bir cinsiyet körlüğü!

İsteyerek ya da bilerek bir seçim değil ama bilgisizlik, ilgisizlik ve seyirci kalma durumu. Üstelik oldukça pasif bir seyirci.

Konunun içine girmeye başlayınca kadına şiddetin sadece fiziksel değil ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet gibi farklı boyutlarda uygulandığı ve bu alanlardaki istatistiklerin de korkunç olduğu gerçeği ile yüzleşme!

Tam bir erkek egemen toplumun içinde olunca, bir erkek olarak farkına varmak sanırım zor oluyor. Üstelik pek çok problemin sebebinin erkekler olduğu gerçeği ile yüzleşmek de...

Şimdi başlıktaki sorunun cevabına gelelim.

Kadın - Erkek eşit midir? Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ziyade adaletini tartışmamız gerekir diyenlere karşı kendi cevabıma.

 Eski ben olsam elbette eşit değildir cevabını veririm.

Oysa bugün şunun farkındayım biyolojik cinsiyet yani genetik olarak doğuştan gelen fiziksel özelliklerimiz ve kimi hormonel yapı dışında farklılık diye bize öğretilen her şey içinde bulunduğumuz toplumun normları tarafından inşa edilmiş bir gerçeklik. Kadın zayıftır, erkek güçlü, kadın duygusaldır erkek analitik, kadın dedikoducudur erkek rekabetçi diye uzayıp giden bir liste…

Oysa toplumsal cinsiyet eşitliği; kadın ve erkeklerin eşit fırsatlara sahip olması ve bu imkanlarla buluşturulması anlamına geliyor.

Günümüzde hem Dünya’da hem de ülkemizde duruma baktığımızda ise kız çocuklarının eğitim fırsatlarına ulaşmasından iş hayatına atılıp bir iş bulmasına, eğer işi bulduysa eşit işe eşit ücret almasından ve şanslı ise üst düzey pozisyonlara kadar yükselmesine, evlendikten veya çocuğu olduktan sonra iş hayatına devam etmesine ve sosyal hayatta özgürce yer alabilmesine ve her düzeyde kararlara katılmasına kadar her yerde erkekler tarafına ciddi bir üstünlük var.

Bu yazı içinde okuyucuyu istatistiklere boğmadan yazmak istememe rağmen Dünya Ekonomik Forumun (WEF) 2006 yılından beri yaptığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporunda yer alan 144 ülke arasında 131. sırada olmamızı belirtmeden geçemeyeceğim. Çünkü bu sonuç ülkemizde cinsiyet eşitsizliği uçurumunun çok daha ciddi olduğunun önemli bir göstergesi.

Dolayısıyla eşitlik yerine adalet kelimesi kullanılmalı diye önerilen bazı görüşler için fikrim şöyle; adalet, adil olmak kesinlikle çok önemli ancak önce eşit fırsatlar ve koşullar oluşturulmalı diye düşünüyorum.

Nüfusun %50 erkek %50 kadın olduğu gerçeği sadece nicelik olarak var olmakta, kadın ve erkeğe nitelik anlamında aynı gözle bakılmamaktadır.

Bu açıdan baktığımızda toplumsal cinsiyet eşitliği ne kadın ne erkek konusu aslında, bir insan hakları konusu.

Yani adam olmak değil, insan olmak önemli olan!

Bu yüzden adil bir dünya için önce eşitlik kavramını ailede, okulda, işte, siyasette, sosyal hayatta yerleştirmeliyiz ki adalet kavramını hakkı ile uygulayalım.

Özetle eşitlik mi adalet mi? Her ikisi de.

Bu sığ tartışmadan bir an önce çıkarak, öncelikle tüm erkekleri bu konuda bir aynaya bakmaya ve öz eleştiri yapmaya ancak bir o kadar da kadınların bu konuda durumun farkına varmalarını arzu ediyorum. Gerçi kadınlar bu konunun uzmanı sayılır çünkü günlük hayatlarının içinde sürekli bu eşitsizliği yaşıyorlar.

Özellikle erkekler bu aynaya çok ama çok dikkatli bakmalı ve düşünmeli.

Çünkü şu anda değişim yaratacak kaldıraç gücü büyük ölçüde erkeklerin elinde. Şirketlerde üst düzey pozisyonların çoğunda ve kamuda karar mercilerinin neredeyse tamamında erkekler egemen.

Eğer biz erkekler tam eşitlik konusunda inisiyatif alır, her türlü ayrımcılığa ve kadına karşı şiddet mücadelelerinde yanlarında olursak evde, işte, sosyal hayatta yaşamın her yerinde çok daha keyifli bir Dünya hayal değil gerçek olacaktır.

Bu vesileyle 8 mart Dünya emekçi kadınlar gününü kutlar ve daha eşit bir Dünya için, seyirci olmak yerine oyuncu olmaya sizi davet etmek isterim.

Nasıl mı? Mesela YANINDAYIZ derneğine üye olarak, bu konuda eğitimlere katılarak, sosyal medyada konu ile ilgili bilgi verici hesapları izleyerek ve bolca okuyarak ama en önemlisi bunları davranışlarınızda ve eylemlerinizde göstererek.

Sevgiyle kalın.

Sosyal Sorumluluk Üzerine Düşünceler
Bir İstanbul Hayali