Astroloji İnanç mı? Bilim mi?
paylaş

Bir danışman/eğitmen olarak, verdiğim eğitimlerin başında, katılımcılarla ortak noktalar yakalayabilmek adına tanışır ve arzu edenler hobilerini/ilgi alanlarını paylaşırlar. Ben de örnek olmak adına kendi hobilerimi paylaşırken keyifle ilgilendiğim bir ilgi alanım olan astronomiden bahsederim. Bunun ardından çoğu zaman “Hocam ben kova burcuyum ne olacak önümüzdeki günlerde?” türünden sorular gelir.  Ben de dilimin döndüğünce astronomi ve astroloji arasındaki farkı anlatmaya çalışırım. Ama ne kadar anlatırsam anlatayım, “yok hocam valla bana uyuyor senin anlattığın gibi değil" yorumları gelebiliyor.

21 Aralık 2012 tarihini de çok şükür atlattığımız ve 2013 yılına çok az kalan bu günlerde kitapçılara gittiğinizde çok satanlar listesinde 2013 yılınızı nasıl geçireceğinizi söyleyen çeşitli astroloji kitaplarını görebilirsiniz. Bununla beraber maalesef bilim kitapları,  kitapçının bulunduğu semte göre çok arkalarda kalabiliyor.  Yeni yıla, girerken televizyonlarda ise hemen her kanalda “ünlü” bir astrolog’ ekranlarda tahminlerde kimi zaman tabi caiz ise kehanetlerde bulunuyor.

Bu yazı ile son derece popüler olan astrolojinin, astronomi bilgileri ışığında bir inanç mı yoksa bir bilim mi olduğuna yönelik bir açıklama getirmeyi amaçlıyorum.

Tanımlar, biraz tarih & gerçekler

Tanımlar

Öncelikle Astroloji ne yapar? Astronomi ne yapar? sorularına en kısa tanımları ile açıklık getirmekte fayda var sanırım.

Astronomi, gökyüzü cisimlerini inceleyen bilim dalıdır.

Astroloji, gökyüzündeki o cisimlerin Dünyada yaşayan insanları etkilediği inanışıdır.

Astronomi gerçeklerle ilgilenirken, astronominin geçmişinde yer alan astroloji nasıl oluyor da  hala günümüzde önemini yitirmeden insanlığın hizmetindedir!

Bu sorunun cevabını verebilmek için tarihte kısa bir yolculuğa çıkmakta fayda var. Çünkü insanlık tarihinde en uzun süreyle ve pek çok kişinin katılımı ile en çok tartışılan konulardan bire de  dinlerden sonra astrolojidir.

Biraz Geçmişte Yolculuk

İnsanoğlu asırladır belirsizlikle mücadele etmektedir. Bunun için yaşadığı ortamı ve çevre şartlarını anlamaya çalışmakta ve onlara anlamlar yüklemektedir. Asırlar öncesindeki en büyük problemi olan zor doğa olayları ile başa çıkabilmekti. Avcı-toplayıcı çağından yerleşik, tarım toplumuna geçiş ile birlikte ekin zamanlarını bilme ve suların ne zaman yükseleceğini tahmin etme gibi durumlar insanoğlunun gündemindeki önemli konulardı. Bu durumlarla başa çıkabilmek, zamanı bilmeyi ve bir takvim geliştirmeyi gerektirmiştir. Bu gibi durumlar ve geceleri ışık kirliliği gibi bir problemin olmaması muhteşem görünen gökyüzünün ne anlama geldiğini de o zamanların bilim adamı diyebileceğimiz kişilerin gözlemleri ve yaratıcılıkları ile çeşitli anlamlar kazanmıştır.

Bu gözlemleri yapabilmek için Zigguratlar, Piramitler, Stonehenge vb. ilginç binalar inşa etmişler ve gördükleri yıldızları, gezegenleri hep bir şeylere benzetmişler.

Ziggurat Piramitler Stonehenge

 

Dolayısıyla insanoğlu binlerce yıl önce hem doğanın acımasızlığı hem de bu gökyüzündeki gizemli parlak şeyler ile ilgili soruları cevaplamaya çalışmışlardır.

Bundan yaklaşık 6000 yıl önce insanlar “Medeniyetler Beşiği” Mezopotamya’da bu soruları yanıtlamaya çalıştılar. Güney Babil’de Keldani isimli kavim, geleceğe ilişin kararlar verebilmek, hükümdarları yönlendirmeleri için yıldızlara bakar ve ayın devrelerine bakarak ayları sayarlardı.

Akşam gökyüzünün batısında hilal görünmesi, 29 – 30 günlük yeni bir ay ayının başlangıcını işaret ederdi. Bu zamanlarda, yazın ilk hilali Aslan Takımyıldızlarının içinde görünürdü. Keldanililer ayın, her ay başka bir takımyıldızını kaplayarak, her akşam daha doğuda göründüğünü fark ettiler. Başak’tan geçerek Terazi’ye ve her yıl aynı takımyıldızlardan geçiyordu. Binlerce yıl sonra, Grekler bu takımyıldızlarına “Hayvan çemberleri” veya Zodiakos Kyklos – Zodyak dediler.

Ay takvimi akıllıca olsa da, Keldanililer’i zor bir problemle baş başa bıraktı: Bu takvim onlara bir yılda yalnızca 354 gün veriyordu – bir yıldan yaklaşık 11 gün eksik. Takvimlerinin amacı, gelen mevsimleri tahmin edebilmekti. Ne zaman tohum ekeceklerini, ne zaman biçeceklerini veya ne zaman yağmur beklemeleri gerektiğini bilmek istiyorlardı. Ancak 20 yıl içinde 11 gün hatalı takvimleriyle, mevsimler 6 ay senkronizasyon hatası oluşturacaktı. Doğal olarak 365 günlük takvimlerini tamamlamak için daha çok araştırmaya ihtiyaçları vardı. Keldanililer bunu çözmek için gezegenlere yöneldiler.

Gezegenlere, diğer yavaş hareket eden yıldızlara oranla daha hareketli oldukları için bibbu yani ‘vahşi keçi’ ismini takmışlardı. Görebildikleri gezegenler - Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn – Ay gibi Zodyak’da geziyorlardı. Keldanililer’e göre Zodyak daha önemliydi.

Keldanililer, gün batımından gün doğumuna kadar gökyüzünü incelerken büyük bir keşif yaptılar. Gündüz gökyüzü aydınlandığında doğuda ufka en yakın bir burç takımyıldızını gördüler. Örneğin bunun Yay olduğunu varsayalım. Güneşin bir sonraki takımyıldızına düşmesi gerektiğini düşündüler yani Oğlak. Bu yükselen takımyıldızı yıl boyunca değiştiği için, Zodyak’ta Güneş’in Ay ve gezegenler gibi aynı yolu izlemesi gerekirdi.

Keldanililer gece gökyüzünde özel önemi olan 12 takımyıldızını seçti – Yılın tüm dolunayları için birer tane. Zodyak yolunu, Güneş, Ay ve gezegenlerin geçtiği yol olarak tanımladılar.

Daha net bir takvim arayışındayken, böylece astrolojinin oluşumunu yaratmış oldular.

Tanrılar ve Falcılık (Büyü)Hammurabi

Binlerce yıl boyunca Mısır ve Babil, Sümer rahipleri gökyüzünü bakarak detaylı gözlemler yaptılar ancak yıldızların ve gezegenlerin esas doğası akıllarına gelmedi. Daha çok cennet ve cehennem tasviri ile ilgilendiler.

Neticede her gezegen bir Tanrı veya Tanrıçayla belirlendi. Bunlar da çok ufak değişikliklerle Yunan veya Roma mitolojisine girdiler.

M.Ö. 300 yıllarında yaşayan Yunanlılar, gezegen ve takımyıldızlarının insan ilişkileri üzerindeki etkisini ilk biçimlendirenler oldular. Bu etkilerin çoğu, eski Babil mitolojisi ile kendi mitolojilerinin karışımıyla oldu. Örneğin Mars Savaş Tanrısı olduğu için Mars gezegeni savaş, kan ve ateşle ilgilidir. Genellikle kötü bir işarettir. Venüs Aşk Tanrıçası olduğu için Venüs’ün etkisi zevk, çocuk, şans ve zenginliğe dairdir, yani iyiye işarettir.

Yunanlılar aynı zamanda astrolojiye sihirli uyum teorisini uyguladılar. Çünkü “Boğa” adı verilen takımyıldızı insanları boğa gibi yapan bir etki yaratırdı – Bu etkiyle daha inatçı, dik kafalı ve zeki olmayan tavırlara girerlerdi. Astroloji o zaman üç ayrı disiplinin tuhaf birleşimi oldu:

  1. Bilim: Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin hareketleri;
  2. Din: Yunan ve Romen mitolojisi Tanrıları;
  3. Büyü: Bir takımyıldızı ile onun insanlar üzerindeki etkisine dair doğaüstü kural

Babil ve Mısır’da devletin ve hükümdarın geleceğini bilmek adına yapılan astrolojik çalışmalar, giderek mitolojik bir hal almış ve sonunda bireylerin hayatlarına girmiş, doğum tarihi ve yerinden yola çıkarak iyice kişiselleşmiştir.  Birinci Dünya savaşı sonrasında giderek canlanan ve bilimdeki onca ilerlemeye rağmen popülerliği artan astrolojinin ne yaptığına biraz daha yakından bakalım.

Astroloji Gerçekte Ne Yapar? Yanıtlanması Gereken Sorular…

Bilimsel düşüncenin popülaritesi arttığı için pek çok astrolog işlerine astroloji “bilimi” derler. Ve yukarıda yazılanlardan okuduğunuz gibi gerçekten bunun bilimsel bir bileşeni vardır -  astronomik yönü. Astrolojinin dini ve sihirli bileşenlerini göz ardı etsek bile bilimsel olarak ne kadar geçerlidir? Bu sorunun cevabı için astrolojinin burçlarını inceleyerek başlayabiliriz. Astrolojide en sık sorulan soru “Burcun ne?” sorusudur. Spesifik olarak bu soru “Sen doğduğunda Güneş hangi Zodyak işareti üzerindeydi?” sorusudur. Cevap göründüğü kadar basit değildir.Zodyak Kuşağı

Astrologlar zodyak’ı “Burçlar” denilen 12 eşit parçaya böldüler. Her burç zodyak’taki 12 takımyıldızından biri tarafından yönetilen alanı temsil eder. Astrologlara göre Güneş yaklaşık 30 gün her burcun “içinde” bulunur.

Bu sistem bize halkın aşina olduğu horoskop tablosunu verir. Bunlar gazetelerde ve magazinlerde gördüğümüz tablolardır. Bu tabloya göre 10 Kasım’da doğan bir kişi “Akrep” burcunda doğmuştur. Ancak 10 Kasım’da gökyüzüne baktığımızda Güneş’in Akrep takımyıldızında olmadığını görürüz. Güneş Terazi takımyıldızındadır.

O zaman bu kişide nasıl özellikler beklemeliyiz? Akrep mi Terazi mi? Zodyak'taki tüm burçlar aynı problemle karşı karşıyadır: Her takımyıldız Zodyak’ta önceki takımyıldıza ait olan alanı kullanır.

Bu her zaman böyle değildi. Yaklaşık 2200 yıl önce , Güneş burcuna göre tüm doğum tarihleri belirleniyorken  burçlar takımyıldızlarıyla eşleşiyordu. Ancak o zamandan beri takımyıldızları yaklaşık 25º kaydı.

Dünyanın presesyon, “devinim” denen alışılmadık hareketi bu kayışın nedenidir. Güneş ve Ay'ın yer çekimi etkisi yüzünden Dünya'nın ekseni yavaşlayan bir topaç gibi sallanır. Dünya 26000 yılda bir, bir devinim periyotunu tamamlar.

Devinim, eski Yunan günlerinden beri Zodyak burçlarını yaklaşık bir takımyıldızı batıya taşıdı. Devinimsel kayış devam edecek ve günümüzden 24000 yıl sonra burçlarımızı tekrar isimlendirildikleri takımyıldızı ile eşleşene kadar bu hata artacak.

Eğer modern astrologlara bu devinimi sorarsanız, muhtemelen bunun bir önemi olmadığını söyleyecekler. Takımyıldızlarının değil burçların önemli olduğunu belirtecekler. Ancak takımyıldızları olmadan burçlar sihirli güçlerini nereden alacaklar? Akrep takımyıldızı olmadan Akrep burcunun Akrepsi ne özelliği olabilir? Boğa takımyıldızı olmadan Boğa burcunun ne anlamı var? Astrologlar yıldızların konuyla ilgisiz olduğunu söylerse, yıldızların etkilerine nasıl inanabiliriz?

Astrolojinin Yüzleşmesi Gereken Gerçekler

Bilim adamlarının çok sayıda yaptığı gözlem ve deneylerle defalarca aynı sonucunu elde ettiği ve yanlışlanana kadar gerçekler olarak kabul edeceğimiz bilgiler ışığında astrologların yanıtlaması gereken çok sayıda problem olduğunu görmekteyiz.

Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir -  Carl Sagan

1. Zodyak içerisindeki burçlar 30 derece genişliğinde 12 eşit burç değildir.

Astrolojik bilgilerin devinimle değişmesini göz ardı etsek de, hala pek çok ikilem vardır. Astrologların yaptığı gibi Zodyak’ı (360º) 12 eşit parçaya bölersek, her burç 30º genişliğinde olur. Astrologlar Güneş’in her burçta 29-32 gün geçirdiğini söylüyor. Bu gökyüzünde gördüğümüz ile gerçekten büyük bir fark oluşturur. Güneş’in her Zodyak takımyıldızından geçişi aşağı yukarı 30º’dir. Güneş’in her takımyıldızında geçirdiği zaman Akrep Takımyıldızı için 7 günken Başak Takımyıldızı için 45 gündür. Horoskop, doğum tarihleri tablosunu gökyüzündeki takımyıldızlarının tablosuyla karşılaştırın. Güneş,doğum tarihinizde, 1 ila 7 gün arasında bir sapma nedeni ile düşündüğünüz takımyıldızında olmayabilir.

Güneş her yıl 1-17 Aralık arası Zodyak’ta bulunan Yılancı Takımyıldızının önünde bulunur. Yılancı Takımyıldızı,  Akrep ile Yay takımyıldızları  arasında bulunur. Güneş tuhaf bir şekilde yılda 17 gün Yılancı Takım    Yıldızında geçirirken, Akrep’te 7 gün geçirir. Ancak geleneksel astroloji Yılancı Takım Yıldızını göz ardı eder.Bu bilgilerin ışığında burçları yeni takvimi aşağıdaki gibidir. (üzgünüm)

Kaynak: http://gokbilgi.blogspot.com Kaynak:http://gokbilgi.blogspot.com

2. Yeni keşfedilen gezegenler, asteroidler ve kuyruklu yıldızların astroloji içindeki yeri.

Astrologlar temel etkiyi dış gezegenlere bağlar – Uranüs, Neptün, Plüton. Uranüs 1781’de, Neptün 1846’da, Plüton ise 1930’da keşfedilmişti. Eski çağlarda insanların teleskobu yoktu, dolayısıyla bu gezegenlerden haberleri yoktu. Gerçekten de 1610’da İtalyan sofu Sizzi, Güneş, Ay ve görünen 5 gezegen için şunu yazmıştı: Başımızda 7 açıklık olduğu gibi, cennetler arasında gezinen 7 nesne var. Daha fazlasına ihtiyacımız yok, dolayısıyla daha     fazlası yok! Günümüz astroloji yazıları dış gezegenlerin insanlar üzerindeki etkisini anlatıyor. Ancak modern astrologlar Neptün ve Plüton’un üzerimizdeki gerçek etkisini belirledi mi? Keşfedildikleri zamandan beri ikisi de  Güneş’in etrafında tam bir dönüş yapamadı! Astronomi hakkında daha çok şey bildikçe astrolojiyi bir o kadar sorguluyoruz gibi görünüyor.

3. Gezegenlerin çekim gücünün etkisi.Sözde çekim gücü

 Gök cisimlerinin konumlarındaki değişikliklerin insan beyninin, vücudunun, karakterinin veya geleceğinin üzerinde etkileri olduğu iddia edilir.Örneğin Ay’ı ele alalım:
Ay'ın çekim etkisinin insan üzerindeki etkisi bir elmadan farksızdır. Üzerinizden geçen bir uçak yahut bir kuş, sizin üzerinizde Ay'ın uyguladığına eşit, bazen de daha fazla çekim etkisi uygular.Gezegenler dikkate alınabilecek enerji kaynağı da değillerdir. Jüpiter ve Uranüs haricinde hiçbir gezegenin denklemlere katılmayı hak edecek derecede bir iç enerji kaynağı yoktur. Bunlar, doğrudan Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtırlar.

İnsan üzerinde açık, net ve belirgin etkisi olan tek gök cismi ise Güneş’tir. Sürekli Güneş’in elektromanyetik radyasyonunun etkisi altında yaşarız. Elektromanyetik radyasyon deyince elbette daha havalı oluyor ama bunun ismi ışıktır arkadaşlar. ışık, dalga boyuna bağlı olarak çeşit çeşittir. Sonuçta bir foton ’dur.

Güneşten fotonlar haricinde yayılan nötrinoların milyonlarcası her saniye vücudumuzun içinden geçer. Bu geceleri de hiçbir fark olmadan aynıdır. Nötrinolar madde ile hemen hemen hiç ilişki içine girmedikleri için geceleri dünyanın diğer tarafından, yerküreye girer, 13 bin kilometrelik kaya ve demir katmanını “sanki yokmuş gibi” geçerek vücudumuza girer ve yine hiç yokmuşuz gibi çıkıp gider. Yani vücudumuzdan geçen güneş kaynaklı nötrino sayısı gece ve gündüz boyunca aynıdır.

Bir gezegenden üzerinize gelen ve sizi etkileyeceğini düşündüğünüz partiküllerden çok daha fazlasını, çevrenizdeki cisimlerden alırsınız. Örneğin 10 metre ilerideki bir elektrik ampulünden gelen ışık ve enerji, Satürn veya Jüpiter’den gelenden binlerce kat daha fazladır. Bilgisayarınızın veya televizyonunun hoparlörlerinin manyetik alanı, size Dünyanın manyetik alanından kat kat daha fazla etki eder.

Yine, x burcu kişisi bilimde ileridir, sanatta süperdir, ondan duygusal yoktur gibi klişeler de burç safsatası savunucuları tarafından sıklıkla dile getirilir. Hatta “y” burcunun ünlüleri şunlardır gibi listeler hazırlanır. Okuyanlar da kolaylıkla (ve de gururla) burçlarından çıkmış bu ünlüleri sahiplenir, kendileriyle bağdaştırır.

Oysa, “büyük sanatçıların çıktığı” iddia edilen burçlar haricinde herhangi bir diğer burçtan çıkan büyük sanatçıları listelediğinizde o iddia edilen burç mensupları ile eşit sayıda olduklarını görürsünüz. Çok ünlü ve başarılı insanlar da aynı biçimde her burçtan eşit sayıda çıkar; çok kötü, nefret edilesi insanlar da… İstatistik bilimi tüm bunları net biçimde ortaya koymasına karşın, insanlar ısrarla burçlara ve kaderlerini gezegenlerin, yıldızların konumlarının belirlediğine inanmayı sürdürürler.

Bir gezegenden veya yıldızdan gelebilecek “herhangi” bir fiziksel etkinin çok çok daha fazlasını çevrenizde bulunan cisimler size uygular. Ve bildiğiniz gibi çevrenizdeki bu cisimler sürekli bir değişim halindedir. O halde kaderinizi veya ruhsal durumunuzu gök cisimlerinde değil, bu cisimlerde aramanız daha mantıklı olacak.
Zira doğum sırasındaki doktorunuz, hemşireniz, oradaki cihazların etkisi çok daha fazladır. Acaba bunların kişiliğimiz ve geleceğimiz üzerinde bir etkisi var mıdır?

4. Astrolojik tahminlerin tutarsızlığına ilişkin yapılan araştırmalar.

Doğum tarihlerine göre yapılan çok sayıda araştırmanın burçların söylediği etkilerle kişilerin yaşamlarını ve elde ettikleri sonuçları karşılaştırdığınızda hiç tutarlı olmadıkları görülmektedir.

5. Zaman ikizleri ya da biyolojik ikizlerin sorunu.

Çevrenizde tanıdığınız ve gözlemlediğiniz biyolojik ikizler mutlaka vardır. Ancak saniyeler farkı ile aynı yerde doğmuş bu kişilerin yaşamları nasıl farklı olmaktadır. Ya da aynı tarihte ve zamanda doğmuş zaman ikizleri neden bu kadar farklı yaşamları yaşamaktadır. Sonuç Bilimde her geçen gün pek çok keşif yapılması ve geçmişte sihir, büyü veya doğaüstü güçlülere atfedilen pek çok şeyin bilinmesine rağmen ortalama bir eğitime hatta bilimle ilgisi olmayan ancak oldukça iyi bir eğitime sahip insanlar dahi pek çok batıl şeye inanmaktadır. Astrolojinin de bu anlamda bir inanç ve belirsizlikle mücadele edip daha iyi planlama yapabilmek için insanlar için bir umut kapısı olduğunu düşünüyorum. Bilimsel bir yobazlık yapmadan gerçekten acaba iddia edildiği kadar astrolojinin etkili olup olmadığına ilişkin geldiğim nokta budur. Tanıdığım ve televizyonlardan izlediğim kadarı ile astrologların çoğu pozitif ve iyi niyetli, genellikle sevgi ve iyilikten bahseden insanlar. Eğer son derece iddialı olan tahminlerine yönelik bu yukarıda sayılan bilimsel hususlar çerçevesinden,  Carl Sagan’ın dediği gibi olağanüstü kanıtlar sunarlarsa, bilim dünyasında yerlerini alacaklardır. Ancak sunamazlarsa maalesef sahte bir doktor ne ise onlar da aynı durumda kalacaklardır.

Dr.Erkan Tozluyurt

Yararlanılan ve Tavsiye Edilen Kaynaklar:

  • Michael E. Bakich, “Astrology: fact or fiction? How’s this for a horoscope?”, Astronomy Magazine, December 2004
  • Lawrence E.Jerome, Astroloji Çürütüldü, TC İstanbul Kültür Üniversitesi, Ocak 2009
  • Carl Sagan, KOZMOS, Altın Kitaplar, 4.Basım
  • Robert L.Park, Batıl İnanç, TC Kültür Üniversitesi, 2009
  • Richard Wiseman, Quirkoloji, Pegasus, Ağustos 2012
  • www.ilkteleskobum.org, Astroloji ve Burçlar,2012
  • Susan Miler, Burçlar, , 2012
Öğrenmeyi Öğrenmek
Voyager'ların Yolcuklarından Öğrendiklerimiz