Bir yönetim danışmanı ve örgütsel davranış uzmanı olarak güncel ve çok önemli olduğunu düşündüğüm gezi parkı eylemini,bilimsel bir çerçevede analiz etmek istiyorum.
Örgütsel davranış alanında İngilizcesi ile “groupthink” olarak ifade edilen hatalı bir karar verme biçimi vardır. Türkçeye tek kelime ile “benzeşme” olarak çevrilebilecek bu terim tam anlamını ifade edemediği için ben buna “en iyisini BİZ biliriz” demeyi tercih ediyorum. Bu ifade içindeki "BİZ" kelimesi aynı şeyleri düşünen ve yüzde yüz fikir birliği sağlamış bir grubu, "en iyisini biliriz" cümlesi de kendine aşırı güvenen, "BİZ" diye ifade edilen grubun aldığı kararın en iyi karar olduğuna inanmayı tanımlamaktadır.
Özetle, bu karar verme biçimi, herhangi bir grubun karar verirken, herkesin aynı şekilde düşünmesi, giderek birbirine benzemeye başlaması ve azınlık, popüler olmayan, sıra dışı tüm fikirlerin göz ardı edilmesidir.
Bir yönetim grubunun ya da karar vericilerin bu duruma düşüp düşmediklerinin belirtileri şunlardır:
Tüm bu belirtileri gösteren herhangi bir grup, giderek her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini düşünmeye başlar ve dışarıdan gelen tüm fikirlere karşı giderek kapanır ve aşırı bir öz güven sergilemeye başlayarak tüm kararları kimseye sormadan, etraflıca düşünmeden vermeye başlar.
Bu durum, en gelişmiş demokrasi diye bildiğimiz ABD’linde dahi yakın tarihte yaşanmış pek çok örneği vardır. Bunlardan en bilinenleri;
Tüm yukarıdaki örneklerde karar vericiler kendilerine o kadar güvenmiş ve herkes aynı şekilde düşünmeye başlamıştır ki sonunda gerçekleri görmekten uzaklaşmış, eksik planlama yaparak, isabetsiz kararlar almak durumunda kalmışlardır.
Örneğin, yukardaki örneklerden biri olan “domuzlar körfezi çıkarması” buna tipik bir örnektir.
Bu çıkarma, 1961 yılında ABD´nin desteğini arkasına alan sürgün Kübalıların, Fidel Castro rejimini yıkmak için gerçekleştirdikleri başarısız işgal girişimidir. Adını, çıkarmanın yapıldığı körfez olan Playa Giron'dan almıştır. Dönemin Amerikan başkanı Kennedy güçlü liderliğiyle tüm kabinesini bu operasyona inandırmıştır. Harekât planlamasındaki eksiklikler ve zamanlamanın yanlış olduğunu savunan kabine üyelerine rağmen; hiçbir kabine üyesi Başkan Kennedy’yi kırmamak ve ahengi bozmamak için operasyona eleştiri getirmemiş, grup bütünlüğünü bozmak istememiştir. Herhangi bir itirazın gelmemesi ve uyarının yapılmaması yenilgiyi de beraberinde getirmiştir. Sonuçta harekat hüsrana uğramıştır. Bu olayın tek faydası Amerikalıların ders alıp, iki yıl sonraki Rusya füze krizi yönetilirken daha rasyonel davranması olmuştur.
Bu durumun yarattığı en büyük problemlerden biri de grubun liderinin artık giderek gerçek bilgilerden uzak kalması ve her söylediğinin grup üyeleri tarafından yüksek bir katılım ve heyecanla alkışlanarak kabul edilmesidir.
Dolayısıyla ister bir şirket ister bir hükümet idarecileri olsun bu duruma düşüp düşmediklerini anlamalı, zaman zaman kendilerine çeki düzen vermeyi bilmelidirler.
Bu durumdan kaçınmak için;
Ülkemizde 2013’ün haziran başı itibari ile başlayan Gezi Parkı eylemleri bana göre “en iyisini BİZ biliriz” durumuna uymaktadır. Bu ifade içindeki “BİZ” kavramını, dar bir kapsamda alıp sadece kendine benzeyenleri memnun eden ve diğerlerini yok sayan kararlar alınmaya başlandığında problem çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Özellikle bizim ülkemiz gibi genç nüfusun yoğun olduğu, çok farklı kültürlerin yaşadığı aslında bir zenginlik olarak bakılabilecek durum, “her şeyin en iyisini BİZ biliriz” anlayışı ile Gezi Parkı gibi son derece masum, haklı ve çevreye duyarlılık gösteren bir eylemde, karar vericiler tarafından anlaşılamayacak ve karar vericilerin şu anda yaşadığımız gibi yanlış kararlar almasına neden olacaktır.
Bu yüzden bırakın fiziksel şiddeti, verilen mesajlar dahi, “ŞİDDETSİZ İLETİŞİM” dili kullanılarak yani kimseyi kırmadan, incitmeden yapılmalıdır. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun genç yani “Y kuşağı” olduğu bir ülkede, başkalarına zarar vermeyen tüm bireysel özgürlüklere saygı duyulmalı ve bu gençlere sürekli ne yapılıp neyin yapılmayacağı konusunda otoriter bir tavır sergilenmemesinde büyük fayda vardır.
Bunun için tüm idarecilerin bu kuşağın özelliklerini iyi anlaması, içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmesi ve ders çıkarması gerekmektedir.
Aynı şekilde tepkilerini ortaya koyan gruplarda “ŞİDDETSİZ İLETİŞİM” dilini kullanırlarsa, tüm bunlar bizi çok daha güçlendirecek ve geliştirecektir diye düşünüyorum.
Yararlanılan Kaynaklar: